Aşıların dağıtımı ve uygulaması süreci belirsiz
Aşıların geliş tarihi hâlâ belirsizliğini korusa da sonunda gelecek. Pandeminin başındaki maske vs. organize problemlerini düşünürsek aşıların gelmesinden ziyade dağıtımı ve uygulaması konusunda belirsizlikler sürüyor.
Kamuoyuna deklare edildiği kadarıyla aşılar temin edildiğinde, Çin aşısı ağırlıklı bir kampanya başlatılacak. Bu aşıları devlet bedava mı dağıtacak, sigorta mı karşılayacak yoksa para ile mi alınacak hâlâ netleştirilmiş değil.
Aşı üzerinden, bilim insanının etik ve ahlâk anlayışına yakışmayacak söylemlerde bulunan insanlara da bir dur denilmeli. İnsanlar sanki tüm aşılara karşıtmış gibi son derece baskıcı, nefret ve hakarete varan cümleler kuran sözüm ona bilim insanları da kendilerine bir çeki düzen vermeli.
Kızamık, kabakulak vb. bebeklik çağı aşılarına dünyada ve ülkemizde önemli bir oranda karşıtlık yok. Covid-19 aşısına da insanlar karşı değil. Sadece kendilerini ikna edecek bilimsel verilerin yeterince gözlemlenebileceği, elde edileceği sürenin bu aşılarda oluştuğuna inanmıyorlar ve bir müddet daha beklemek isteyen insanlara saygı gösterilmeli. Bu tartışmaları yürütürken uzun yıllardır uygulanan ve faydası bolca görülen çocukluk çağı aşılamalarına da olumsuz etki edecek dil kullanılmamalı. Tartışmanın Covid aşıları üzerinden yürütüldüğü topluma doğru anlatılmalı.
AİHM'in Demirtaş kararı
AİHM Selahattin Demirtaş ile ilgili bir karar verdi ve hukuk reformundan sıkça dem vuran Adalet Bakanı’ndan hiç ses çıkmadı. Avrupa Konseyi, AİHM kararlarını ısrarla uygulamayan ve karşı çıkan ülkelerin Avrupa Konseyi üyeliğini askıya alıyor. Biz, yeni Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi dolayısıyla neredeyse orada cezaya kalmış vaziyetteydik. Üzerine AİHM kararları ısrarla uygulanmamaya devam edilirse Avrupa Konseyi’nden dışlanır ve atılırız. Tayyip Erdoğan daha birkaç gün evvel bizim yerimiz Avrupa Birliği’dir, bizim yerimiz Avrupa’dır ,biz Avrupalıyız gibi laflar ederken yakında Avrupa Konseyi’nden de atılacağımızı göreceğiz.
Türkçe ibadet tartışmaları
İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin düzenlediği Şeb-i Arus töreni tabiri caizse kızılca kıyamet kopardı. Mesnevi ve mevlit Türkçe okunamaz, Kuran Türkçe okunamaz ile başlayıp Diyanet’in Türkçe Kuran okunamaz açıklaması yapmasına kadar giden bir süreç yaşandı. Bu tip münakaşalardan bıktım usandım, halk da bıkıp usandı. Bu arada Ekrem İmamoğlu’nun da hizmete konsantre olmak yerine, yok müzayededen resim almak, yok dinî hassasiyetli konularda tartışma yaratmak gibi polemiğe sebep olacak konularla uğraşmak yerine, hizmete odaklanmasını tavsiye ederim.
Bunu daha yaparken, bunun polemiğe yol açacağını biliyor ve bunu bile bile yapıyor. Sayın İmamoğlu, sen git, Allah aşkına hizmet etmeye odaklan. Bırak artık bu ufak tefek işleri. Bıktık artık bıktık... iktidarın da muhalefetin de din üzerinden birbirini “gıdıklayarak ” siyaset yapmasından bıktık, usandık... Büyük harflerle yazıyorum, BIK-TIK. Onca sorunumuz varken böyle bomboş tartışmalarla enerjimizi tüketiyoruz.
Diyanet’in tutumu da akıl hafsala alacak gibi değil. Din, birleştirici bir unsur olacakken, bizim Diyanet’in politikası yüzünden Saray’ın kamplaştırma politikasının hizmetine amade edilmiş hâlde. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Diyanet, dini anlatmakla vazifeli toplumu kamplaştırmakla değil.
Olay TV'nin kapatılmasını ciddiye almıyorum
Olay TV’nin kapatılmasını hiç ciddiye almıyorum. Zaten Cavit Çağlar’ın açtığı bir televizyonun Türkiye basınında, bizim anladığımız mânâda ifade özgürlüğünü sağlayan bağımsız medya organı olacağını düşünmek abesle iştigaldir. Cavit Çağlar açtı, Cavit Çağlar kapadı. Niye açtı niye kapattı kendi bilir.
Basın mensuplarının da artık bir durumu kabul etmesi lâzım. Bugün birkaç tane basın organının haricinde, diğer bütün basın organları patronlarının menfaatleri veya ideolojileri çerçevesinde hareket etmek mecburiyetindedir. Maalesef beğenilse de beğenilmese de bu durum böyledir. Basın organı, ya patronun maddi beklentilerine ya da ideolojisine hizmet eder vaziyettedir. Basın mensubu gazeteci arkadaşların da çalışacakları yeri buna göre seçmesi, basın dünyasının bir ütopya dünyası olmadığının farkına varmaları lâzım. Eğer tam bağımsız şekilde gazetecilik yapmak istiyorlarsa, dijital medya üzerinden organize olarak hareket etmeleri daha doğru olacaktır.
Libya'daki gelişmeler
Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın Libya’ya gitmesi gündem oldu. Libya’ya tek başına bakmamak lâzım. Libya’daki gelişmeler Türkiye’nin ABD, Rusya, Avrupa, İran ve uzaktan da Çin ile oynadığı satranç oyununun hamleleri olarak görünüyor. Türkiye; NATO’nun Şubat ayındaki toplantısı ve Mart ayında Biden’in AB’nin alacağı kararlar ve Halk Bankası davasından önceki son hamlelerini yapıyor. Bu hamlelerin nasıl netice vereceğini, yeni yılın ilk çeyreğinde göreceğiz.
İşçiler sanki köle pazarındaymış gibi pazarlanıyor
Asgari ücret tartışmalarına bakınca hayat pahalılığı bazında çok düşük ücretli bir asgari ücreti konuşmak zorunda kalıyoruz. Hakikaten çok üzüntü verici. İstanbul Ticaret Odası’nın Anadolu Ajansı’nda bir ilanı yayımlandı ve insanı kahreden bir ilan kaleme alınmıştı.
Rakamların yedirilmiş hâliyle bile ucuz işçiyi sanki köle pazarındaymış gibi pazarlamaya kalkmak, Türkiye’nin çok büyük bir ayıbıdır. Türkiye, güven unsurunu, hukukunu, pazarını ve kalifiye işçisini ortaya çıkartarak dış yatırım çekmeye gayret etmeli. Yoksa bu devirde bizde işçi ucuz, para ucuz diye sanki köle pazarlıyormuş gibi yatırım çekmeye çalışmak bu iktidarın en büyük ayıbıdır.
Türkiye bu kadar kötü yönetilmeyi hak etmiyor.