“Pudra şekeri” yani uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı, AK Parti camiasında çok yaygın olmadığı için, bu sefil adamın üzerine mâl edilerek konu orada bloke edilir.
Ancak, kaynağı belli olmayan zenginleşmeler söz konusu edilirse, bu AK Parti camiasında çok geniş kitlelere yayılma riski taşıyor. Bunun yüzlerce, on binlerce hatta belki yüz binlere varan örneği var.
Bal tutan parmağını yaları çoktan geçmiş, zenginleşmenin yolunun AK Parti mensubiyetinden geçtiği gibi bir durum var. Dolayısıyla işin o tarafına dokunulmayacaktır, çünkü dokunulamayacaktır.
AK Parti, artık sadece siyasi bir olgu değil, pek cok insanın geçimini temin ettiği bir iş ortaklığı ve holding yapısına dönmüş vaziyette. Dolayısı ile kaynağı muğlak zenginleşmelere dokunulamaz.
Muhalefetin durumu içler acısı
Gece yarısı kararnameleri karşısında muhalefetin durumu içler acısı. Özellikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu, bir mânâda Cumhur İttifakının en önemli destekçisi olarak görüyorum.
Bunu belki isteyerek yapmıyor ama sonuçlara baktığımızda bugün Cumhur İttifakı'nı ayakta tutan, süratle seçime gidilmesine mâni olan en büyük faktör, Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptıkları ve yapamadıklarıdır. Sonuç olarak ortaya çıkan fotoğrafta isteyerek olmasa da muhalefet, iktidarın en büyük destekçisi konumunda.
Kılıçdaroğlu, partisine seçim talimatı veriyor ama kendisi hâlâ seçim talep etmiyor. İktidar, mecbur kalıp seçime gidecek biz hazır olalım diyor. Hâlbuki muhalefete düşen görev, inisiyatifi iktidara bırakmadan, muhalefet olarak biz iktidar olmak istiyoruz diye etken bir tavır ortaya koymaktır, edilgen bir tavırda durmak değil. Hiç olmazsa hazır olma lafı edilgen bir tavır olmakla beraber (hâlâ iktidarın erken secime gideceğini umuyorlar) kendilerinin demokrasi ve hukuk dışına çıkmadan erken seçini talep etmeleri gerekiyor.
Karanamenin 3. maddesine 2,5 senedir neden itiraz edilmedi
Mustafa Şentop’un Montrö çıkışı çok tartışıldı. Bugünkü kanuni duruma göre Sayın Şentop doğru söyledi. Bu bizim hukuk devleti anlayışımıza göre, Meclis’in üstünlüğüne önem veren insanlar olarak bize makûl gelen bir açıklama değil. Meclis’in itibarını da koruyan bir açıklama olmamasına rağmen bugünkü hukuka ve kanuna uygun bir açıklama.
2,5 yıl önce 9 Numaralı bir Cumhurbaşkanı Kararnamesi yayımlandı. Kararnamenin 3. Maddesinde bu yetkiyi almış ve bu kararname de, sonra Meclis’te onaylanmış. Yetkiyi Cumhurbaşkanı hukuka uygun şekilde almış. Muhalefet bunun farkında değil miydi?
Muhalefetin bu gaflet hâli akıl alır gibi değil. Meclis’te onaylanan bir kararnamenin içeriğinden bile bihaber bir muhalefet ile karşı karşıyayız. Kararnamenin 3. Maddesine iki buçuk senedir neden itiraz edilmedi de bugün itiraz ediyor gibi davranılıyor? Muhalefet bunu da kamuoyuna izah etmeye mecbur.
Suriye'de bazı bölgelerin ilhakı için Lozan'dan vazgeçiyoruz denirse kimse şaşırmasın
Montrö’nün iptal edilip edilmemesi Kanal İstanbul projesi ile elbette gündeme gelecek. Ben daha da ileri gidiyorum. Suriye’de kontrol ettigimiz bölgede, yarın öbür gün Türkiye’nin kontrolünde kalması için bir sınır düzeltme ve oraların Mîsâk-ı Millî sınırları içerisinde olduğu iddiasıyla ilhakı söz konusu olur ve biz Lozan’ın bazı maddelerinden de vazgeçiyoruz derse kimse şaşırmasın.
Cumhurbaşkanı’nda bugün o yetki kanunen var
Cumhurbaşkanı’nın 6 Aralık 2017 tarihinde Yunanistan’ı ziyareti sırasında “Lozan’ı güncellemeliyiz” çıkışı olmuştu. Bugün; bu yetkisi var mı, yok mu, yapabilir mi, yapamaz mı? Bunları hiç konuşmuyoruz. Yarın öbür gün Suriye’deki topraklar Mîsâk-ı Millî sınırları içindedir. Dolayısıyla Fransa ile 21 Ekim 1921’de yapılan Suriye sınırı ile ilgili Ankara Anlaşmasının Lozan’da onaylanan hâlinden çekiliyorum ya da müzakere ediyorum dese, Cumhurbaşkanı’na kim mani olabilecek? Bunların hepsini yapma yetkisi hukuken var.
Montrö üzerinden Kanal İstanbul tartıştırılıyor. Eğer bir erken seçim olmazsa 2023’e kadar Kanal İstanbul’un dönüşü olmayan bir şekilde, hazine garantisi verilerek yabancı ya da yandaş müteahhitlere bir proje olarak verilip yaptırılması ihtimali giderek artıyor. Muhalefetin erken seçim istemesi için gereken onca sebeplerden birisi de bu Kanal İstanbul projesidir.
Türk ifadesinin kaldırılması Erdoğan'ın uzun vadeli projelerinin sonucu
Danıştay’ın Andımız kararı, madalyalardan Atatürk kabartmasının çıkartılması, korolardan Türk ifadesinin çıkarılması, ısrarla yeni anayasa talepleri Tayyip Erdoğan’ın uzun vadeli projelerinden birinin tecelli etmiş hâlidir.
Seçim, Cumhur İttifakının istediği gibi 2023’te olursa ve muhalefet bir erken seçimi zorlayamazsa, o seçime gidilirken esas ana konunun mevcut anayasanın ilk dört maddesi dâhil gündemden kaldırılarak, yeni bir anayasanın yazılması ve o anayasada da Türk kavramının ve Atatürk devrimlerinin ikinci plana atılması bir yana, ortadan kaldırılması söz konusu olacak. Bu, bugünden çok açık şekilde görünüyor. Herkes hazırlığını buna göre yapmalı.