Ekrem İmamoğlu’nun Meral Akşener ve Pervin Buldanlı mesajı olay oldu. İmamoğlu’nun bu tavrı, ince bir politika yaptığını gösteriyor. Ekrem Bey, kendini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak konumlandırmaktan ziyade, cumhurbaşkanı adayı olarak konumlandırıyor. Bir kampanya parçası olarak biri parti genel başkanı, öbürü de parti eş genel başkanı olan bu iki hanımı seçmesini ve tivitini bu minvalde değerlendirmek lazım. Önümüzdeki günlerde bu tür polemikleri daha çok göreceğiz.
İYİ Partili birkaç kişiden buna tepki geldi. Zaten İYİ Parti’de “birkaç” kişinin başını çektiği sıkıntılı bir durum var. Esasında İYİ Parti’ye operasyon iki taraftan yapılıyor.
Bir taraf, “İYİ Parti’nin içinde FETÖ’cüler olduğunu iddia ederek” operasyon yapmaya çalışıyor.
Diğer taraf ise HDP ve Kürt kökenli seçmenle arasına mesafe koymasını isteyerek, İYİ Parti’yi HDP ile ilişkilendirmek istiyor. Bunların ne dediğini zamanla göreceğiz ve bu çekişme Meral Hanım’ın başını ağrıtacak gibi görünüyor. İYİ Parti’ye bir operasyon çekildiği muhakkak.
Ortadaki boşluk dolayısıyla İYİ Parti çok önemli bir ivme yakalama potansiyeli taşıyor.
Şöyle ki; Türkiye’yi kaba bir tahminle %65 ( Sağdaki bütün partiler) %35(CHP+HDP) gibi bir ayrıma tâbi tutsak, burada İYİ Parti’nin temsil edebileceği milliyetçi merkez konumlanması %25-30’luk bir potansiyeli kendinde görüyor. Bu sadece İYİ Parti ya da Meral Hanım’ın başarışından değil, tabi muhakkak bu başarı da var. Meral Hanım çok gayretli ama ortada ciddi bir boşluk olduğu için bu potansiyel var. AK Parti ve MHP bundan çok rahatsız. Bu rahatsızlık dolayısıyla İYİ Parti içindeki bazı rahatsızlıkların dışarıdan desteklendiği de muhakkak.
MANSUR YAVAŞ, İMAMOĞLU’NA GÖRE DAHA AVANTAJLI
Mansur Yavaş da kendini cumhurbaşkanı adayı olarak konumlandırıyor. Ekrem İmamoğlu’ndan daha farklı ve netice almaya daha yakın şekilde kendini konumlandırıyor. Çok tecrübeli olan İbrahim Uslu gibi bir danışmanla hareket ettiği söyleniyor. Hukuk eğitimi almış olması da karakterine yansımış durumda ve daha sağduyulu hareket ediyor. Sadece belediye başkanlığı yapma usulü ve stili, yarın öbür gün daha büyük makamlarda da liyakatla görev yapacağı intibasını uyandırıyor. Bu arada İmamoğlu’na göre daha avantajlı olduğu bir durum var. Yapılan araştırmalara göre 30 yaş altı seçmenin ilk tercihinin Yavaş olacağının görünmeye başladığı ifade ediliyor. Z kuşağını yakalayabilen bir siyasetçi henüz yok. Ama Z kuşağının mevcut koşullar içinde tercihinin Mansur Yavaş’tan yana olacağı dile gelmeye başladı.
ERDOĞAN, İTTİFAKTAN VAZGEÇERSE KİMSE ŞAŞIRMASIN
Türk siyasetini genel olarak değerlendirecek olursak Meral Akşener’in bundan dört beş yıl evvel “Ben MHP’nin basına geçmek istiyorum” çıkışından sonra, Devlet Bahçeli, partinin başında kalabilmek ve partiyi kontrol edebilmek için Erdoğan ile işbirliği yapma ihtiyacı hissetti. Ve orda çizdiği ince taktiklerle durumu kontrol altına aldı ama bunu Erdoğan’ın bir esareti olarak görmemek lâzım. Önümüzdeki günlerde konjonktür icap ettirirse, Erdoğan seçim sisteminde yapacağı değişikliklerle, hatta seçime giderken bazı beklentileri ortaya koymak suretiyle, bugün konjonktürel olarak birlikte olduğu Cumhur İttifakından vazgeçerse de kimse şaşırmasın.
Türk siyasetinde rol alan ve seçim kazanmak isteyen siyasilerin dikkat etmesi gereken üç faktör var. İlki ekonomi, halkın ekonomisi. İşsizlik ve hayat pahalılığını öncelikleyen siyasiler yarışa daha önde başlayacak. İkincisi geçici koruma altındaki Suriyelilerin sulh ve sükûn içerisinde Suriye’ye geri dönüşlerini sağlayacak ve kesin çözüm bulacak siyasiler toplumda çok dikkat çekecek. Üçüncüsü gelecek seçimde seçmenin üçte biri 30 yaşın altında olacak. Bunların parti aidiyeti son derece zayıf. 30 yaş altı nüfusun beklentilerini dikkate alan ve çözüm sunan siyasiler fark yaratacak. İktidarı hedefleyen partiler bu üç konuyu dikkate almalı.
KADINA ŞİDDET OLAYLARI
Şiddet, maalesef ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada önemli bir sorun hâline gelmiş durumda. Kadına şiddete gelmeden evvel bugün gazetecilere, siyasilere maddi ve manevi olarak uygulan şiddeti de dikkate almalıyız. Tabi kadına yönelik şiddete ayrı bir parantez açmak lâzım. Bu konuyu genel bir eğitimle ancak hâlletmek mümkün. Şiddeti topyekûn reddeden genel bir eğitim politikası ile hem şiddeti hem de kadına yönelik şiddeti bertaraf edebiliriz.
Şiddeti bir bütün olarak ele almalıyız. Sadece kadına yönelik değil, çocuklara, hayvanlara, doğaya ve erkeklere yönelik şiddet de son derece fazla. Şiddeti bir grup yerine genel olarak ele alıp bir bütün olarak mücadele etmeliyiz.
BARZANİ’NİN SADECE TÜRK TOPRAKLARINDA GÖZÜ YOK
Bu hafta Biden’in Sayın Cumhurbaşkanımızı aramasını beklerken dış politikada çok önemli bir gelişme oldu. Papa, Irak’ı ziyaret etti ve bununla ilgili çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Ancak bizi yakından ilgilendiren hususu, Barzani’nin IKYB olarak yayımladığı pul oldu. Bu çok rezilane bir davranıştır. Bu pulu sadece Türkiye’nin değil, Suriye, İran ve Irak’ın merkezi hükûmetinin de da en sert şekilde kınaması gerekir. Pul, bir devleti temsil eden, bir devlet tarafından çıkartılan ve bir niyet belirten önemli bir evraktır. Barzani, bu tavrıyla sadece kendi bölgesinin bağımsızlığının peşinde koştuğunu göstermiyor, aynı zamanda Türkiye’de Akdeniz’e kadar açılan, ve Suriye’nin de bir bölümünü kapsayan, İran’ın da Urumiye bölgesini içine alan topraklarda gözü olduğunu da beyan etmiş oluyor.
Bu son zamanlarda gördüğümüz en mütecavizkâr tavırdır ve bir devlet tavrıdır. Bir pulun basılması bir devletin tasarrufudur ve çok ciddiye alınması gerekir. Irak Merkezî Hükûmeti niye sessiz kaldığını anlamıyorum ama özellikle bizim buna çok ciddi şekilde, bu pulu tedavülden çekecek şekilde bir tavır almamız gerekiyor. Barzani’nin yaptığı çok açık bir tecâvüzdür ve ülkemizin buna sessiz kalması akıl alır gibi değil.