Enes Kara'nın intiharıyla gözlerin çevrildiği tarikat yurtları, İstanbul Esenler'de bulunan bir erkek öğrenci yeniden gündemde. Yurtta küçük çocuklar, kandil gecesi yumruklanarak dövüldü. Şiddete maruz kalan ailelerden sadece birinin şikayetçi olduğu bilgisi var.
Esenler'deki şiddet olayında konunun en can alıcı kısmı kamera görüntüleriydi. Kamera görüntülerinin ortaya çıkması da şiddete maruz kalan çocuklardan birinin bir şekilde o görüntüleri alıp, ailesine iletmesiyle oldu. Belki görüntüleri alamasa şiddete uğramaya, hayatı boyunca yaşayacağı bir psikolojik bozulma sürecine sürüklenecekti.
Köşemi, 11 yaşındayken İstanbul'da bir tarikat yurduna zorla verilen ve şu anda 21 yaşında olan bir gencimize bırakmak istiyorum. Anlattıklarından çok etkilendim. Sizler de okuyunca hak vereceksiniz:
"Öncelikle şu an 21 yaşındayım. Tarikat yurduna 11 yaşında başladım, 14-15 yaşlarında ayrıldım. İlk başta ailem tarafından zorla gönderildim, gittiğim hafta dayak yemeye başladığım için ailemden zorla beni yurttan almalarını istedim ve eve döndüğümde ailemin "Korkaksın, diğer çocuklardan farkın ne" ya da "Evde mutlu olacak mısın gör bakalım" gibi ithamlarından dolayı yurda geri dönmek istedim ve o günden beri 4 yıldan biraz daha uzun süre o yurtlarda kaldım.
'Rabıta' adını verdikleri saçma bir ritüeli de öğrettiler. Bu ritüel, en az birkaç yıl yurtlarda kalmış kişilere veriliyor ve verilirken 'Anlattıklarımızı sakın başkasına anlatma, cehenneme gidersin, Üstad seni kovar gibi şeyler' söylüyorlar. Dahası, bu ritüeli aldıktan sonra 'Bir gün bile uygulamazsan cehenneme gidersin' gibi şeyler de söylüyorlar. Tabii, bunları herkes bilmez zira gizli saklı öğretilen bir şey. Örneğin, bana bunlar yaptırılırken boş bir odada baş başa anlatıldı. Etrafımıza bile kimseyi almıyorlardı. Ben onlara, 'Rabıta yapmam boşa anlatıyorsunuz' dememe rağmen 'Yaparsın yaparsın' diye zorlamışlardı.
Yurdun hep asi çocuğu olduğum için, abuk subuk tehditlerine karşı geldiğim ve dediklerine inanarak boyun eğmediğim için hocalar tarafından yurtta sevilmeyen kişiydim.
Şimdi, bu gibi detayların pek önemli olduğunu düşünmüyorum. Elbette beni psikolojik açıdan çok etkileyen şeyler var ancak insanların ilgilendiği kısım genellikle zorbalık, dayak vesaire oluyor. Ben onlardan bahsedeceğim. Dilerseniz ekstra rezil şeyler de anlatabilirim tabii. Mesela içinde farenin gezdiğine bizzat şahit olduğum ekmek kutusunu hocaya haber vermem ve altından birkaç ekmek parçası alıp bir tek onlara değmiştir, gerisini dağıt demesi gibi şeyler.
Bizim yurdumuz kaçaktı. Ormanın kenarında bir apartmanın birkaç dairesinden oluşuyordu. Bir kız yurdunun bağlantısı gibiydi, cemaat içinde o kız yurdunun adı geçerdi. Yani bizim resmi olarak bir adımız yoktu. Kız yurdunun 10-15 kişilik erkek grubu olarak düşünebilirsiniz. Sanırım bir ara resmi yurt izni almaya çalışmışlardı ama yurt binası yıkık dökük bir şey olduğu için alamamışlardı. Mesela biz oyun oynarken, güreş yaparken evin sallandığını hissederdik ya da balkona çıkmamız yasaktı çünkü her an düşebilirmiş.
11-12 yaşlarındayız, herkes herhangi bir sureyi ezberleyip o gün vermek zorunda. Doğru telaffuzlarıyla okumak gerekli. 13-14 kişilik grupta, bir kişi bile ezberini veremezse ya da okuduğu zaman yanlış telaffuzla okursa, tüm grup olarak genellikle demir sopayla dayak yiyorduk. (Dolap askılığı idi aslında.) Bazen elimize vuruyordu, bazen ayağa kaldırıp tekmeliyordu. Hatta 14 yaşına geldiğimiz zaman aynı hoca tarafından kendi özel yaptığı odunla dövmeye başlamıştı ve artık elimize değil, kolumuzun tamamına vuruyordu. Bahar aylarında, herkesin kısa kolla gezdiği dönemler tüm yurt ortaokula uzun kollarla gitmiştik ve herkes dalga geçiyordu. İnsanlara söylemeye ya da göstermeye utanmıştık herkeste iz kaldığı için. Bazen fantezi olsun diye elimizi ıslattırır öyle vururdu.
Tabii biz artık elimize vurulmasına alışmıştık. Hem çocuğuz, biz erkeklik yapacağız ya. Bunlara gülmeye başlamıştık. Bizim canımızın yanmadığını gören hoca da, bir keresinde kafamıza çekiçle vurmuştu. Baya kocaman çekiç. Ucundan tutuyor kafamızın üzerinde. Ve birden bırakıyor. O anki acıyı şu an bunları yazarken bile hissettim resmen.
Bir keresinde, yurttan kaçıp yukarıda bahsettiğim kız yurduna gidip yönetici konumundaki hocaya şikayet etmiştim. Çok sinirlenmişti ve bizim hocamızı çağırmıştı. Ben de tabii korkuyorum, yurda döndüğümde beni dövecek edecek diye.
Bizim hocamız, yurdumuza geldiğinde bizimle birkaç gün hiç konuşmadı. Ne dini ders yaptık, ne bizimle ilgilendi. Sadece yattık ve çok mutluyduk. Sonra bir gün geldi ve sanki hiç dövmüyormuş gibi, ben sizi dövüyorum öyle mi dedi. Zaten korkmuş çocuklar da "Yok hocam siz hocamızsınız hocalar döver de seversiniz" diye konuşmaya başladılar. Sonra, madem ben sizi dövüyorum o zaman siz birbirinizi döveceksiniz dedi ve herkesi birileriyle eşleştirdi.
Ve o gün, tüm öğrencileri birbirlerine tekmelettirdi. Eğer vurmazsak kendisinin döveceğini söylüyordu ve benim kafamı kitaplığa sokup sırtıma vurmuştu ben arkadaşıma vurmadım diye.
Farklı bir zamanda da, arkadaşın biri çoraptan top yapıp mescidde oynadığı için yere yatırıp bana ayaklarını tutturup demirle ayaklarına vurup çocuğun ayaklarını şişirtmişti. Ben tutmamakta diretmiştim ama beni de tehdit etmişti. Sen yapmazsın ama başkası sana yapar demişti.
Dayak sebeplerini görüyorsunuz değil mi? Kur'an ezberi verememek, oyun oynamak, çocukluğunu yaşamaya çalışmak. Bir sebep daha vardı genelde, uyumazdık. Siz söyleyin, 13 yaşında 10 tane çocuğu aynı odaya koyarsanız ne olur? Eğlenmek isterler, oyun oynamak isterler, konuşmak isterler. Biz de geceleri uyumazdık, gelir bizi ceza olarak sabaha kadar ayakta tutardı ya da döver uyuturdu. Zaten o acıdan sızıdan direkt uyurduk. Niye geliyordu biliyor musunuz? Çünkü her gece porno izliyordu. Evet, bunların yurtlarında yurdu öğrenciler temizler. Ben de bilgi işlem adını verdikleri hocaların genelde takıldığı odayı temizliyordum. Her sabah 6-7 de temizlik olurdu ve hocalar uyur biz temizlik yapardık. Ben de bilgisayarlarını açar Metin2 oynardım, internette gezerdim, arama geçmişlerine bakardım ve izledikleri porno kategorilerini bile biliyorum.
Anlatabileceğim çok fazla şey var ancak siz bu kadarını sığdırabilecek misiniz? :) Bir de genelde şu oluyor, iyi hoca da olabilir kötü hoca da olabilir diyorlar. İyi hoca diye bahsettikleri kişileri de tanıyorum. Onlar da bu dayakları bildikleri halde göz yumuyorlar. Onların dövmemeleri, onları iyi biri yapmaz bence.
Sonuç olarak, 4 yıl o yurtlarda kaldım ve tam olarak her şeylerini biliyorum. Yurt aidatını geciktiren babası yüzünden çocuğun birine nasıl kötü davrandıklarını da biliyorum, hadi şu ezberi de verin sizi maça götüreceğim ya da dışarı çıkartacağım deyip de bir heves herkesin ezberlerini verip dışarı çıkmayı beklerken hocanın gülerek ben öyle demedim demesini de biliyorum.
Ömrüm boyunca unutamayacağım şeyler yaşadım. Elimde olsaydı, tüm yurtlarını yukardım. Ömrüm boyunca lanetle hatırlayacağım.
2011-2014 yılları arasında gerçekleşti tüm bu olaylar. Taşdelen/Çekmeköy/İstanbul'da oldu..."
Bir gencimizin hayatını nasıl etkilediklerini ne şekilde telafisi mümkün yaralar açtıklarını satır satır okuduk.
Burada en büyük suç anne-babalarda. Tüm bu yaşananlara, anlatılanlara rağmen hâlâ çocuklarını başkalarının yapılarına teslim edebiliyorlar.
Üzgünüm, hem de sonsuz. TEK SUÇLU EBEVEYNLER.
Değerli yazar, yazınızı okurken mideme ağrı girdi. Evet en büyük kabahat ailelerde. hem cahil hem tembeller. Çocuklarını dünyaya getirip sonra da başlarından atmak için bu yerlere dini öğrenmesi için gönderiyorlar. halbuki dini bilgileri kendileri gidip öğrenseler ve çocuklarına kendileri öğretse çocuklarına kimse zarar veremez. o yavruların başlarına kimbilir neler geliyor. son yıllarda teknolojinin gelişmesi sayesinde çocukların görüntü çekebilmesi ile toplum görebildi o yavruların neler yaşadıklarını. daha önce sözle söylemiş olsalar bile ne yazık ki aileleri inanmıyorlardır size yazan 21 yaşındaki gencin de söylediği gibi. siz yazarak bu yaraya dikkat çekiyorsunuz. Peki (bu cahil anne-babaları bırakalım)biz ne yapabiliriz? Ülkemizde evde kendi öz anne/babalarından, kimsesiz çocuklar devlet yurtlarında, zırcahil insanların çocukları da tarikatlarda çok korkunç muamele ve şiddete belki de cinsel sapıklıklara maruz kalıyor. bunu devletin önlemesi için çok etkili denetimler, cezalar uygulanmalı. bunun için toplum olarak nasıl baskı yapabiliriz? aksi taktirde böyle devam edecek ve duyulmayan binlerce kötülükle çocuklar yaşamaya devam edecek. 65 yaşındayım ve bu zamana kadar hiç bir şey yapamamanın vicdan azabı içindeyim