İsrail'in Mescid-i Aksa'da ibadet eden Müslümanlara yönelik aniden başlattığı saldırıların şiddeti her geçen saat artarken, gerginlik had safhaya çıkmış durumda.
Birleşmiş Milletler'in Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland'in yaptığı açıklama son derece önemli: "İsrail ve Filistin tam ölçekli bir savaşa doğru sürükleniyor."
Ancak BM'li yetkili birçok noktayı atlıyor. İsrail'in istediği mesajı vererek "savaşın kaçınılmaz olduğunu" ileri sürüyor.
Son derece üstünkörü, son derece günü geçiştiren bir açıklama. BM gibi elinde birçok istihbarat bilgisi, bölge hakimiyeti ve siyasi söylem gücü olan bir kuruma yakışmayacak sözler.
İsrail'in bu saldırıları neden başlattığına değinilmemiş.
İsrail'in neden bu kadar insanlık dışı bir şekilde devlet terörü uyguladığından söz edilmemiş.
Kollarında evlatlarının cansız bedenlerini taşıyan Müslümanların acısı konuşulmamış.
Peki gerçekte neler oldu, olaylar nasıl bu noktaya geldi?
Gelin adım adım gidelim.
PANDEMİ SÜRECİNİN İLK BÜYÜK EYLEMİ: "SAHTEKAR NETANYAHU İSTİFA ET"
Koronavirüsün dünyayı etkisi altına aldığı günlerde İsrail'de çarpıcı bir protesto gerçekleşiyordu. 19 Nisan 2020 gecesi, Başkent Tel Aviv'de binlerce insan Netanyahu'yu istifaya davet ederken, dünyaya sosyal mesafe dersi veriyordu.
Netanyahu'nun karıştığı yolsuzluklar o kadar ayyuka çıkmıştı ki dürüst İsrail vatandaşları "Vatanseverlik söylemleriyle bizi kandırma, istifa et, yargılan" çağrıları yaptılar.
İsrail'de halk Netanyahu'nun yolsuzluklarını protesto etmek için Tel Aviv Rabin Meydanı'nda toplanmış.
— Batuhan Çolak (@batuhancolak33) April 20, 2020
Görüntüler müthiş.
Sosyal mesafe için 2 metrelik boşluklar bırakılmış.
Virüse rağmen canını hiçe sayarak yolsuzlukları protesto ediyorlar. pic.twitter.com/c8vyFtRa81
İsrail halkı ne olmuştu da canını hiçe sayarcasına virüsün en korkutucu olduğu ilk günlerde sokaklara çıkmıştı.
Çünkü orada da aşırıcı Yahudiler olduğu gibi; ideolojiden uzak, modern dünyayı anlayan, Filistin'e, Müslümanlara düşman gözüyle bakmayanlar da var.
Çünkü Netanyahu kirli bir siyasetçi. Karıştığı yolsuzluklar ülkeyi ekonomik bunalıma sürüklediği gibi İsrail siyasetini de giderek geriye götürüyor.
Netanyahu için sonun başlangıcı aslında o protestoydu. Yargılamalar devam ederken girdiği seçimlerden istediği sonuçları alamadı. Kamuoyundaki desteği günden güne eridi.
İsrail'de şu anda büyük bir siyasi kriz yaşanıyor. Netanyahu 120 milletvekilinin olduğu Meclis'e 30 vekil ile birinci parti olarak girse de tek başına iktidar olamıyor. Koalisyon görüşmelerinden ise sonuç çıkmıyor.
NETANYAHU'NUN KURTULUŞ ÜMİDİ: MÜSLÜMANLARI ÖLDÜR!
Netanyahu, iktidardan uzaklaştığı an tutuklanacağını ve bir daha cezaevinden çıkamayacağını biliyor. Muhalif cephe ise kendisine her geçen gün büyüyor. Meclis aritmatiği de bunu doğruluyor.
Siyasi kriz gittikçe derinleşirken, Netanyahu olayları bambaşka bir zemine taşıdı: Dini farklılıklar üzerinden provokasyon!
Mescid-i Aksa'da ibadet eden Müslümanlara yönelik saldırı talimatı verildi. Zaten orada görev yapan İsrail askerleri şiddete meyilli, ırkçı tiplerden oluşuyor.
Müslümanlara yapılan tacizler yerini şiddete, mermiye ve en nihayetinde de ölümlere bıraktı.
İsrail'in saldırıları Gazze'nin birçok noktasına bomba olarak yağarken aralarında çocukların da bulunduğu 25 Müslüman hayatını kaybetti.
Netanyahu istediğini almıştı. Ancak uluslararası kamuoyunda beklediği karşılığı göremedi.
Provokasyonun seyri ve şekli ustaca değiştirildi.
Bir gün önce Filistin tarafından atılan tüm füzeler İsrail'in hava savunma sistemi tarafından etkisiz hale getirilirken bir gün sonra sistem yetersiz kalmaya başladı.
Filistin'de yaşanan oyunu göremeyen Hamas ve türevi oluşumlar da yangına körükle giderek attıkları füzelerle Tel Aviv'i yerle bir ettiklerini söyleme telaşına düştüler.
Oysa Tel Aviv'e düşen 2 tane füze. Onlar da 30 ayrı kameradan dünyaya "Müslüman şiddeti" olarak yansıtıldı.
ASIL TİYATRO LOD'TA
Dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Lod kenti Tel Aviv'e yaklaşık 20 KM uzaklıkta stratejik bir bölge. Buradaki Arap nüfus tahminen kentin yüzde 20'sine tekabül ediyor. Bugüne kadar seslerinin çıktığını, protestolara katıldıklarını duymadık. Daha da önemlisi bunu yapabilecek güçleri yok. İsrail güvenlik güçleri anında tepesine biner.
Ancak gelin görün ki Netanyahu burayı bir anda karıştırdı.
Sokaklardan güvenlik güçleri çekildi, nereden geldiği belli olmayan "Arap süsü" verilmiş insanlar sokaklarda terör estirmeye başladı.
Lod kenti, İsrail'in kontrolünde olsa da Arap nüfusu da içinde barındırıyor. Görüntülerde olduğu gibi Filistinlilere müdahale edilmeyerek olayların büyümesi isteniyor. İsrail ordusu kente girecek. Arap nüfusu tamamen sürecekler. pic.twitter.com/m1NpnRbubS
— Batuhan Çolak (@batuhancolak33) May 11, 2021
Hatta bu yazıyı yazarken bir sinagogun yakıldığı haberi geldi.
Lod'un Müslüman düşmanı belediye başkanı da talimatı almış hemen açıklamasını yaptı:
"Burada olaylar kontrolden çıktı. Araplar ile aşırı sağcı Yahudiler çatışıyor. Ordu müdahale etmeli."
"Aşırı sağcı Yahudi" diyerek kendilerini demokratik, herkese eşitlikçi gibi konumlandırmayı da unutmamış.
Ve Lod'ta OHAL ilan edildi. Ordu ilerleyen saatlerde kente girecek ve kentteki Arap nüfusun akıbeti belirsizliği koruyor.
Özetin özeti...
Netanyahu özgürlüğünü kaybetmemek için, tek suçu ibadet etmek olan Müslümanları katletmekten çekinmiyor. Bu şekilde milliyetçi söylemlerle iktidar kalmanın planlarını yapıyor. Hatta seçim çalışmasına bugüne kadar adını duymadığımız oğlu da katıldı. O da Twitter'dan "Türkiye, Kürdistan ve Kıbrıs'taki işgale son versin" mesajları paylaşarak babasının sığ milliyetçi söylemlerinin altını doldurmaya çalışıyor.
Netanyahu kendisine karşı gelen cepheyi de "Savaş ortamında bunları mı konuşuyorsunuz" diyerek kamuoyu baskısıyla yok etme planında.
Filistin'deki çetrefilli birçok grup da bu oyuna anında dahil oluyor. "Vuruyoruz, yıkıyoruz, yok ediyoruz" mesajları eşliğiyle havayi fişek tadında füzeler atarak Netanyahu'nun ekmeğine yağ sürüyorlar.
BM'ye gelecek olursak, İsrail'in o kadar güçlü bir lobisi var ki, Netanyahu'nun yaptıklarını görmemek için çırpınıyorlar.
Olan kime mi oluyor? Her zamanki gibi gariplere, mazlumlara, çocuklara oluyor. Günahsız bedenler, günaha bulanmışların güç savaşlarında yitip gidiyor.
Çok güzel bir yazı olmuş, emeğinize yüreğinize sağlık.