Ümit Doğan'ın "Hurafeler" ve "İskilipli Atıf Gerçeği" kitapları okuyucuyla buluştu!

TAKİP ET

AYKIRI yazarı ve tarihçi Ümit Doğan'ın iki yeni kitabı çıktı. Doğan'ın "Atatürk'e Yönelik Kara Propaganda-HURAFELER" ve "İskilipli Atıf Gerçeği" kitapları okuyucuyla buluştu.

AYKIRI yazarı ve tarihçi Ümit Doğan'ın iki yeni kitabı okuyucu ile buluştu. 'Atatürk'e Yönelik Kara Propaganda-HURAFELER' ve 'İskipli Atıf Gerçeği' adlı iki kitabın ana konusunu ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e atılmış iftiraların tarihi deliller ile birlikte bertaraf edilmesi oluşturuyor. 

Tarihçi-Yazar Ümit Doğan'ın kaleminden çıkan iki eser, tarihin belirli bir dönemi ile sınırla kalmayarak günümüze kadar ulaşan yalanları deşifre etmekle kalmıyor, aynı zamanda o dönemde yaşanan gelişmeleri okuyucuya çarpıcı bir şekilde delilleri ile birlikte sunuyor. Yazar, 'Hurafeler' isimli kitanında Atatürk'ün kişiliği, yaşantısı ve devrimleri hakkındaki kirli propagandayı deşifre ederken, 'İskipli Atıf Gerçeği' kitabında ise daha spesifik olarak Gazi Mustafa Kemal'e atılan İskipli Atıf'ın idamı meselesine eğiliyor.

Ümit Doğan, "Hurafeler" kitabı için şunları söyledi:
“Atatürk’e Yönelik Kara Propaganda!” çalışmaya bu başlığı vermek bizim için üzücü olsa da tarihî misyon, millî görev ve Ata’ya olan minnet borcumuz gereği bu propagandayı organize edenleri deşifre etmek adına elzem bir başlık olduğuna inanıyoruz. “Hurafeler” ise kara propagandanın sonucu ortaya çıkan efsaneler ve yalanlar yumağıdır.

1940’lı yıllardan beri Atatürk’e karşı sistemli ve bilinçli şekilde yürütülen kara propagandanın temelinde; Ata’nın şahsiyetini, kimliğini, karakterini, ailesini, özel hayatını, inançlarını, mesleki hayatını ve ömrünü adayarak milleti için inşa ettiği Cumhuriyet’i ve Cumhuriyet devrimlerini; bilerek ve isteyerek “bel altından” vurmak suretiyle “itibarsızlaştırma, küçültme, yaşanan olayları çarpıtma, kişi ve kişileri olduğundan farklı gösterme” gayreti yatmaktadır.

Üzücü olan şudur ki Atatürk’e yönelik algı operasyonu ve kara propaganda sonucunda üretilen efsanelere, uydurma hikâyelere, safsatalara ve hurafelere toplumun belli bir kısmı inanmaktadır. Atatürk döneminde camilerin ahır yapıldığı mevzusundan tutun Kur’an-ı Kerim okumanın yasaklandığına, Atatürk’ün İngiliz ajanı olduğundan validesi Zübeyde Hanım’a atılan iftiralara, Kurtuluş Savaşı diye bir savaş olmadığından şapka takmadığı için idam edildiği söylenen din adamlarına varıncaya kadar akla, vicdana, ahlaka sığmayacak onlarca hurafe, onlarca yalan, onlarca iftira…

HURAFELER adlı bu kitap, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik sistemli ve bilinçli bir şekilde sürdürülen psikolojik savaş ve kara propagandayı tek tek deşifre etmek amacıyla hazırlanmış, tamamı kaynaklara ve arşiv belgelerine dayalı bir deşifre çalışmasıdır.

Kitaptaki belgelerde de göreceğiniz üzere Atatürk’e karşı sürdürülen kara propagandanın mimarları aslında dış merkezlidir. Dış merkezler bunu içerideki bazı grupların taşeronluğunda uygu-lamaya geçirmişlerdir. Dış merkezlerin içerideki en önemli devşirme elemanları ise zamanında Atatürk tarafından yok edilen “İngiliz Muhipleri”, “Kürt Teali”, “Ermeni Taşnak–Hınçak”, “Pon-tus Rum” ve “Teâli-i İslam” gibi cemiyetlere günümüzde hâlen aklen ve fikren bağlı kalanlardır. Kitabın satır aralarında göreceksiNiz ki bu cemiyetlerin günümüzde adları değişse bile misyonları değişmemiştir. Aynı zihniyet günümüzde de Atatürk’e, Cumhuriyet’e, Türk Devleti’ne, devletin kuruluş ilkelerine karşı yaptıkları algı operasyonlarını ve kara propagandayı sistemli bir şekilde sürdürmektedir. Hâlen hurafeler üretilmekte, Türk milletini tarihî değerler üzerinden kutuplaştırma ve ayrıştırma faaliyetleri devam etmektedir.

Bölücü örgütlerin ve sempatizanlarının ürettiği hurafeler bir yanda, “siyasal dinci” kesimin ürettiği içi boş, dinî ve tarihî temeli olmayan, iftira yüklü yalanlar bir yanda olmak üzere Atatürk’e yönelik kara propaganda çok yönlü olarak devam etmektedir. Ne var ki hiçbirinin ne bir belgesi ne de bir delili vardır. Kara propagandanın etkisi altına giren ve üretilen hurafelere inanan kesimin söyledikleri ise “Zamanında dedem böyle anlatmıştı, falan kişi söyledi, filan kişiden duydum!” dan öteye gidememektedir.

İşte bu kitabın temel gayesi, kara propaganda yaparak hurafe üreten ihanet odaklarına tokat niteliğinde bir cevap vermenin yanı sıra, maruz kaldığı kara propagandanın etkisi altında kalarak gaflet uykusuna dalan kesimi bir nebze de olsa uyandırabilmektir.

Umarız ki devletin ve milletin birliğinin devamını sağlama noktasında katkı sağlayacak bir çalışma olur. Doğan, "İskilipli Atıf Gerçeği" kitabı ise şöyle anlattı:
Cumhuriyet düşmanı odakların Atatürk ve devrimlerine saldırırken kullandığı en önemli argümanlardan birisi de İskilipli Atıf’ın idamı meselesidir. Belli başlı çevreler, şehit mertebesine yükselttikleri İskilipli Atıf’ın Şapka Devrimi’ne kurban edilen masum bir din adamı olduğuna inanmakta ve bunun propagandasını yapmaktadırlar. Bu düşünceye göre İskilipli Atıf, Atatürk döneminin güya hocaları asmakla görevli İstiklal Mahkemeleri tarafından suçsuz yere idam edilmiş bir İslam şehididir.

Nesilden nesle aktarılan bu hikâyenin peşine düşen Refah Partisi milletvekili Hasan Mezarcı, 1992 yılında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna başvurup İskilipli Atıf’ın yargılandığı mahkemenin tutanaklarını istedi. Amacı, İskilipli Atıf’ın güya suçsuzluğunu ispat edip ona hak ettiği itibarı tekrar kazandırmaktı. Komisyon, İskilipli Atıf’ın idamına dair mahkeme karar tutanağının yeni harflere çevrilmiş nüshasının bir fotokopisini Hasan Mezarcı’ya verdi. Kararda İskilipli Atıf Hoca’nın Şapka Devrimi’ne karşı tertip edilen isyanlarda kışkırtıcı rolü olduğu için Anayasa’yı değiştirmeye teşebbüs suçundan idam edildiği belirtiliyordu. Teâli-i İslam Cemiyetinin başkanı olan İskilipli Atıf, işgalci Yunan ordusuyla değil Mustafa Kemal Paşa’yla savaşılması gerektiğini telkin eden ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Yunan uçaklarından atılan ihanet beyannamelerinden de sorumlu tutuluyordu.

TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ayrıca, yapılan inceleme sonucunda arşivde bulunamayan dördüncü ve beşinci defterler eksik olmak üzere İskilipli Atıf’ın yargılandığı davaya ait toplam 13 defterden oluşan Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtnamesini yine Hasan Mezarcı’ya teslim etti. Gerçeğin önündeki sır perdesi epeyce aralanmıştı. Mahkeme kayıtlarından, İskilipli Atıf hakkındaki idam kararının titiz bir yargılama sonucunda verildiği anlaşılıyordu. Hasan Mezarcı ve dinci çevreler umduklarını bulamamışlardı. Yine de zabıtname yeni harflere çevrilerek Ahmet Nedim tarafından kitap hâlinde yayınlanırken Hasan Mezarcı da kitaba “Bu rejimin temellerinde kan vardır, zulüm vardır, ihanet vardır” cümleleriyle başlayan çok sert bir takdim yazısı yazdı.

Hasan Mezarcı ilerleyen yıllarda Atatürk’e hakaret suçundan hapse girdi. Akli dengesini yitirdiği iddia edildi. Kendisini “Mesih” ilan etmesiyle dikkatleri üzerine çekti.

 İskilipli Atıf’ın idamı meselesinde eksik defterlerin nerede olduğu ve neden ortaya çıkartılmadığı tartışılmaya başlandı. Bazı çevreler, kayıp defterlerde İskilipli Atıf’ı aklayan bir şeyler olacağına inanıyorlardı. İskilipli Atıf gerçekten suçluysa neden defterler eksikti? Neden bir şeyleri gizleme ihtiyacı hissedilmişti? Defterlerin eksik olması bile yargılamada bir hukuksuzluk olduğunu göstermez miydi? Bu gibi hezeyanlara nihayet vermek adına kayıp olduğu söylenen dördüncü ve beşinci defterlere tarafımızca ulaşılmıştır. Yeni harflere çevrilen defterler, yayına hazır hâle getirilmiştir. Çeviri yapılırken Osmanlıca metinlerin aslına sadık kalınmış, sadeleştirme yapılmamıştır. Kitabın yayınlanmasıyla birlikte İskilipli Atıf’ın mahkeme tutanaklarının tamamı gün yüzüne çıkmış bulunmaktadır. Bu nedenle kitabın yakın dönem Türk tarihi açısından önemli olduğu kanısındayım.  

ümit doğan hurafeler iskilipli atıf gerçeği kitap tarih