Meral Akşener böyle seslendi: Hesap vakti çok yakın

TAKİP ET

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, grup toplantısında Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci'ye seslendi. Akşener, "İşgal ettiği dekanlık ile başkanlıklara, çok alışmamasını tavsiye ediyor; içinde bulunduğumuz dönemde, keser ve sapın hızla döndüğünü ve hesap gününün, artık çok yakın olduğunu, hatırlatmak istiyorum" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci'ye seslenen Meral Akşener, "İşgal ettiği dekanlık ile başkanlıklara, çok alışmamasını tavsiye ediyor; içinde bulunduğumuz dönemde, keser ve sapın hızla döndüğünü ve hesap gününün, artık çok yakın olduğunu, hatırlatmak istiyorum" dedi.

Akşener'in konuşmasından satır başları:

Pazartesi günü altı siyasi parti olarak Anayasa değişikliği önerimizi paylaştık. Yargıyı bağımsız, Meclis’i güçlü, Yürütme’yi de istikrarlı hale getirmek için ortaya koyduğumu bu önemli çalışma ülkemizin kalkınması yolunda atacağımız adımları tariflerken istibdada karşı hürriyetin sesini savunuyor.

Meclisin etkin denetimi deyince iktidardakileri bir rahatsızlık alıverdi. Temel hak ve hürriyetlerin, hürriyeti sınırlamanın istisna olduğunu görünce tedirgin oldular. Hayvan haklarının ilk kez Anayasal güvence altına alındığını görünce mutsuz oldular.

Sayın Erdoğan’ın dediği gibi “Bunlar daha iyi günlerin” daha yeni başlıyoruz. Bu vesileyle Anayasa değişikliği çalışmamızda emeği geçenlere teşekkür ediyorum. İstibdadın bitişine az kaldı, hürriyete az kaldı.

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ ATAMA SKANDALLARI

Artık, ülkemizin her yanını saran, adaletsizliğin, liyakatsizliğin ve keyfiliğin, bir başka örneği de, maalesef, Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşanıyor. Ülkemizin, en değerli kurumlarından biri olan, Boğaziçi Üniversitesi'nin bütün köklü gelenekleri ve nitelikli eğitim kalitesi, yerle bir edilmek isteniyor.

Üniversitemiz, zincirleme biçimde; hoyratça bir siyasi kadrolaşmaya, liyakatsiz atamalara, sarayı aratmayan, ucube bir yönetim anlayışına sahne oluyor. Ardından, 4 Mart 2022'de üniversiteyle hiçbir ilgisi olmayan, üç akademisyen, tepeden indirme yöntemiyle, aralarında, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin de bulunduğu, üç fakülteye, dekan olarak atandı.

Bu kişiler, akademisyen bile olmadıkları üniversitede, dekan sıfatıyla, yönetim kurullarına girdiler. Öğrenciler ve akademisyenler aleyhinde, yüzlerce soruşturmaya katıldılar. Üniversitedeki işleyişi, hiç bilmedikleri için, usulsüz, hukuksuz, kararlar aldılar. Bu kararların tamamı da öğrenciler ve akademisyenler tarafından, yargıya taşındı. Peki bu kararlar neydi biliyor musunuz?

Mesela; geçtiğimiz ekim ayında; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde, İşletme Bölümü‘nün, seçilmiş başkanı, ceza verilerek görevinden alınıyor. Tepeden inme dekan da, onun yerine,kendisini, bölüm başkanı olarak atıyor. Evet yanlış duymadınız, kendisini atıyor. Bu dekan, Türkiye'nin, en yüksek puanlı işletme bölümüne, kendi alanı olmamasına rağmen, hukuksuz bir şekilde, vekaleten bölüm başkanlığı yapıyor

Rezalet, maalesef burada da bitmiyor. Bu Kasım ayında, Ekonomi Bölüm başkanı da, aynı şekilde görevden alınıyor.

“HESAP VAKTİ ÇOK YAKIN”

Ekonomi Bölümü‘nde idari açıdan, oldukça tecrübeli akademisyenler olmasına rağmen, aynı dekan yine, tamamen usulsüz ve hukuksuz bir şekilde, kendisini buraya da atıyor.

Böylece Türkiye'nin, en yüksek puanlı ekonomi bölümüne, ekonomiyle alakası olmayan bir dekan, adeta, ‘ben aslında ekonomistim' diyerek, saray sakinlerinden alıştığımız, buram buram cehalet kokan bir özgüvenle vekaleten bölüm başkanlığı yapıyor.

Bu sayede; İçerisinde 3 bölüm olan, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi‘nin, 2 bölümüne, bu her konunun uzmanı dekan arkadaş, vekaleten başkanlık yapıyor.

Şimdi hepiniz, bu “Erdoğanımsı” dekanın, kendi alanı nedir diye, merak ediyorsunuz değil mi? İşte o da, 3'üncü bölümde saklı… Bu arkadaşın alanı, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilermiş…

Ancak ne hikmetse, kendi alanına bir türlü başkan atamıyor. Peki neden biliyor musunuz? Çünkü, bu dekan arkadaş, kendisini, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümüne, akademisyen olarak atatmak için uğraşıyor.

Bu yüzden de, herhalde göze batmamak için, bu bölüme, vekaleten başkanlık yapmıyor. Çünkü esas amacı, asaleten başkan olmak… Hatta, bunun için çalışmalara da, Ağustos ayında başlıyor. Bölümün ve fakültenin, hiçbir talebi olmamasına rağmen, kadro kullanma izin talebi için, YÖK'e gidiyor.

YÖK de, her zamanki ciddiyetsizliğiyle, Fakülte Yönetim Kurulu ile, bölümün onayı olmamasına, ve yapılan tüm itirazlara rağmen, dekanın talebini onaylayıp, 27 Ekim 2022'de, kadro ilanı çıkıyor.

Üstelik ilanda, doktora tezinin başlığına kadar, tüm koşullar da, bu arkadaşın, akademik geçmişiyle yakından örtüşüyor… Yaa, bakın siz şu tesadüfe… İşte tüm bu rezillik, Boğaziçi Üniversitesi'nin, ne denli hedef alındığını, kişisel çıkarlar ve rant arayışları için, ne denli tahrip edildiğini çok net bir şekilde, ortaya koyuyor.

Bu durum; ülkemizdeki, her gelir grubundan, en parlak çocuklarımızın, alınlarının teriyle girip, kamu kaynaklarıyla, dünya standardında eğitim aldıkları, saygın bir üniversitemizin; liyakatsizlikle, kayırmacılıkla ve keyfilikle, düşürüldüğü durumun özetidir.”

Boğaziçi Üniversitesi'ni esir alan, bu örnek; ülkemizdeki, en büyük sorunlarımızdan biri olan; tepeden inme ve liyakatsiz atamaların, ahbap çavuş ilişkisiyle, yürütülen işlerin, ortak akıl ve demokrasiden uzak, yönetim anlayışının, ibretlik bir iz düşümüdür.

Bu vesileyle; bu arkadaşa, işgal ettiği dekanlık ile başkanlıklara, çok alışmamasını tavsiye ediyor; içinde bulunduğumuz dönemde, keser ve sapın hızla döndüğünü ve hesap gününün, artık çok yakın olduğunu, hatırlatmak istiyorum.

KONYA'DAKİ VAHŞET

"Uzun süredir, sahipsiz sokak hayvanlarıyla ilgili haberleri, endişeyle takip ediyoruz. Bu mesele, ülkemiz için, artık çok ciddi bir sorun hâline geldi. Bu sorun; gün geliyor, masum çocuklarımızı tehlikeye atıp, canlarına mal oluyor gün geliyor, sessiz canlarımızın, canice katledilmesine sebep oluyor. Buradan açıkça ilan etmek istiyorum. Bizim; 11 yaşındaki Mustafa’mızının, hayatını kaybetmesine de; geçtiğimiz hafta, Konya’daki barınakta yaşanan vahşete de; zerre tahammülümüz yoktur. Bizim için, buradaki esas mesele; “yaşam hakkının“ ihlalidir. Nasıl ki tüm insanların, onurlu bir yaşam hakkı varsa; o insanlarla aynı dünyayı, aynı toprağı, aynı havayı paylaşan tüm canlıların da, onurlu bir yaşam hakkı vardır. 

Dolayısıyla bizim anlayışımıza göre; mesele, “yaşam hakkı” olunca, devlet de, bu konuya duyarsız kalamaz.  Sokaklarımızın, milletimiz için, güvensiz hâle gelmesine de, barınaklarımızın, işkence merkezlerine dönüşmesine de, razı olamaz. Ancak; devlet yönetmekten, bihaber olan bu iktidar, bu konuda da, tüm beceriksizliğini gözler önüne seriyor.  Hatırlayın; 18 Kasım’da, Sayın Erdoğan, bir açıklama yapmıştı. Demişti ki; “Sahipsiz sokak hayvanlarının yeri, sokaklar değil, barınaklardır.  Belediyeler, barınaklar inşa ederek, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı. Konya Büyükşehir Belediyemizin, çok örnek bir çalışması var.”

"GÖRÜNTÜLERİ İZLEMEKTE ZORLANDIM"

Bu açıklamadan, tam 1 hafta sonra, Sayın Erdoğan‘ın, örnek gösterdiği, Konya Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkez’inde, korkunç bir vahşetin görüntülerine şahit olduk. Eminim ki, birçoğunuz, benim gibi, o işkence görüntülerini, izlemekte bile zorlandı. İnsanlıktan nasibini almamış, vicdansız bir caninin yaptıkları karşısında, hepimizin yüreği sızladı. O sessiz hayvanlara, işkence eden vicdansızları, kendilerine emanet canlıları, açlıkla sınayan kalpsizleri, buradan, bir kez daha lanetliyorum. Allah her birini ıslah etsin! Bu vesileyle; hepimizin, yüreğini kanatan bu görüntülere, sessiz kalmayan, büyük bir duyarlılık göstererek, olay yerine giden, ellerinden geldiğince, sessiz dostlarımızın, ihtiyaçlarını karşılayıp, onlara sahip çıkan, tüm hayvansever kardeşlerime, canı gönülden teşekkür ediyorum.

Biliyoruz ki; bu caniler için, yürekleri soğutacak bir cezai yaptırım,  maalesef kanunlarımızda yer almıyor. Üstelik iktidar da, her zaman olduğu gibi olay yaşandıktan sonra, “gereken tedbirleri aldık” demenin, ötesine geçemiyor. Hatta; devlet yönetmenin, gereğini yerine getirerek bu konuya son verecek netlikle, somut adımlar atacağına yine, insanlarımızı, birbirinin karşısına dikerek, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Ciddiyetsiz açıklamalar, bilinçsiz yönlendirmelerle, milletimizi, düşman kamplara ayırıyor. 

"HAYVANSEVERLERİMİZ 'HAYVANPEREST' İLAN EDİLEREK HEDEF GÖSTERİLİYOR"

Bir yanda; sahipsiz sokak hayvanlarının, saldırısına uğrayan, sevdikleri zarar gören ve haklı olarak tepki gösteren vatandaşlarımız hayvan düşmanı ilan edilirken; diğer yanda ise hayvanları koruyan, ve onların güvensiz barınaklarda yaşamasına, tepki gösteren, hayvanseverlerimiz de, “hayvanperest” ilan edilerek, hedef gösteriliyor. Böyle vicdansızlık olmaz! Böyle ciddiyetsizlik olmaz! Böyle devlet yönetilmez!

Ülkemizde yaşanan, tüm sorunlara olduğu gibi bu soruna da, aklın, bilimin, hukukun ve vicdanın çerçevesinde çözüm bulmak zorundayız.Nitekim biz, İYİ Parti olarak sorumlu devlet anlayışımız gereği; hem sahipsiz sokak hayvanlarının korunması, hem de, sokaklarımızın güvenliğinin sağlanması için, bir çalışma yaptık. Bu doğrultuda, İYİ Parti iktidarında; Sahipli hayvanların olduğu kadar, sahipsiz hayvanların da, yaşam hakkını destekleyeceğiz. Saldırganlık geçmişi olan, engelli, ya da güçten düşmüş hayvanların, yerel yönetimlerce kurulan, veya izin verilen hayvan bakımevlerine, insancıl yöntemlerle, naklini sağlayacağız. 

"BARINAKLARIMIZI EVRENSEL STANDARTLARDA GELİŞTİRECEĞİZ"

Hayvanların; fizyolojik, sosyal, psikolojik, çevresel ve davranışsal gereksinimlerini karşılamak için barınaklarımızı, evrensel standartlarda, geliştireceğiz. Özellikle, bugün yaşadığımız acıların, bir kez daha tekrarlanmaması için; saldırganlık geçmişi olan hayvanların, dünya standartlarında, bir rehabilitasyon programına alınarak, iyileştirilmelerini sağlayacağız.  Ayrıca;  barınaklardaki hayvanlarımızın, kontrolsüz nüfus artışını önlemek için de, düzenli ve disiplinli bir kısırlaştırma programını, hayata geçireceğiz. Şu anda, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanun’a ek olan, "Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği Kapsamında, Geçici Bakımevi Şartlarının” içeriğinde; bir barınağın, nasıl olması gerektiğine dair, her türlü detayı içeren, kapsamlı bir mevzuat bulunuyor.

Ama; mevzuatta bulunan maddeler, bugün; maalesef ne uygulanıyor, ne de denetleniyor. Yani;  barınakların koşulları ve hayvanların kaderi, tamamen oralarda çalışan personelin, inisiyatifine bırakılıyor. İşte bu yönetimsizliğin, acı sonuçları da; Konya’da olduğu gibi, karşımıza çıkıyor. Sessiz dostlarımız, kafeslerin içinde; Aç kalarak, sevilmeden, koşup oynamadan, hatta çoğu zaman, kötü muameleye maruz kalarak, yaşam mücadelesi veriyor.

Aslında, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sorumluluğunda olan, ama her işi olduğu gibi, bu işi de, eline yüzüne bulaştıran iktidarın aksine; Biz; Barınakların, evrensel standartlara göre ruhsatlandırılmasını ve düzenli olarak denetlenmesini sağlayacağız. Barınakları, hayvanseverlerimizin ve gönüllülerin ziyaretine açık tutarak, şeffaf bilgi akışını da, destekleyeceğiz. Ayrıca; rehabilite edilen ve eğitilen hayvanlarımızın doğru ailelere sahiplendirilmesi için düzenli ve etkili kampanyalar yürüteceğiz. Bunun yanında ise; milletimizi, evcil hayvan sahipliğinin, sorumlulukları konusunda bilgilendirecek hayvanları terk etmenin etkileri, ve sonuçları konusunda, farkındalık çalışmalarını artıracak, cezai yükümlülükleri de ağırlaştıracağız.

"HAYVANLARA KARŞI İŞLENEN SUÇLARIN PARA CEZASIYLA GEÇİŞTİRİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ"

Şüphesiz ki; sahipsiz sokak hayvanları meselesinde, atılması gereken en önemli adımlardan biri de; merdiven altı ve kayıt dışı üretimin engellenmesidir. Bu doğrultuda, İYİ Parti olarak biz; sorunun köküne inecek, hayvan üretimine, belirli standartlar ve caydırıcı vergiler getirerek, hayvan nüfusu artışını, kontrol altına alacağız.  Ve son olarak da; 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun, caydırıcılık konusundaki yetersizliğinin önüne geçen, ek düzenlemeler getireceğiz. Hayvanlara karşı, sokakta, evde, ya da barınakta işlenen suçların, idari para cezasıyla geçiştirilmesine, asla izin vermeyeceğiz. 

Cezaların, suçun ağırlığına göre, sınıflandırılmasını sağlayacağız. Aziz milletim; bizler, Allah’ın yarattığı ve bizlere emaneti olan kuşlar, aç kalmasın diye, medreselere ve camilere, “kuş köşkleri” yapacak kadar, zarif bir medeniyetin evlatlarıyız. Bizim şanlı töremizin ve görkemli medeniyetimizin, düşkün ve başıboş hayvanlara karşı gösterdiği, şefkat ve merhamet, batıda bile, takdirle karşılanmıştır. Fransız şairi Lamartin, bu takdirini şöyle ifade eder: 

“Türkler, kuşlara, köpeklere, velhasıl Allah’ın yarattığı her şeye, hürmet ederler. Bizim memleketlerde, başıboş bırakılan veya eziyet edilen bu zavallı hayvan cinslerinin, hepsine şefkat ve merhametlerini, teşmil ederler.”

Meral Akşener İYİ Parti