Gazeteci Fatih Artun, Ukrayna krizini yazdı: İşgal mi, savaş mı?

TAKİP ET

Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan kriz her geçen gün şiddetleniyor. ABD, NATO ve Avrupa'nın da dahil olduğu gerilimi gazeteci Fatih Artun değerlendirdi. İşte Artun'un "İşgal mi, savaş mı?" başlıklı yazısı...

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerilimin bir karşılıklı bir çatışmaya dönüşmesi medyada neden “savaş“ dışında bir kelime ile tanımlanıyor?    Oysa bu sıcak temas ihtimalinin başladığı ilk günden beri iki ülke arasındaki gerilimin bir ‘işgal’e dönüşüp dönüşmeyeceği tartışılıyor. Manşetler, iki egemen ülke arasındaki bir anlaşmazlıktan değil de her durumda edilgen bir Ukrayna’nın başına geleceklerden bahsederken bir işgale kesin gözüyle bakıyor.    Biden: Putin Ukrayna'yı işgal etmeye hazırlanıyor  Rusya: Ukrayna'yı işgal etmeyeceğiz  CNN: Putin Avrupa’da savaş istemediğini söylüyor.  Guterres: Rusya Ukrayna'yı işgal etmeyecek    Yukarıdaki açıkmalar ve manşetlerden görüldüğü üzere bu gerilimin sonunda Ukrayna ya işgal edilecek ya da işgal edilmeyecek.     Ukrayna’nın çaresizce Rusya’nın insafına terkedilmiş bir ülke olarak resmedilmesinin en büyük sebebi olarak, 2014 yılında Kırım Yarımadası'nın neredeyse herhangi bir direniş görmeden Rusya tarafından ilhak edilmesini göstermek mümkün. Fakat o dönemde Batılı ülkeler ve onların medya organları muhtemel bir işgali bu kadar dillendirmemişlerdi. Aksine, Rusya’nın Ukrayna sınırına yığdığı yüzbinlerce asker ve ağır silah, Rusya tarafından yönlendirilen bot hesaplar, trol kullanıcılar ve spam hesaplar tarafından reddedilmiş, hem medya çevrelerinde hem de kamuoyunda hatırı sayılır derecede bir “rıza” üretilmişti.      Halen devam eden gerilimde Rusya’nın yönlendirdiği trol hesapların şimdiki aktiviteleri, yeni bir askeri operasyonu reddetmekten ziyade, Rusya tarafından Ukrayna sınırına yığılan 150 bin askere rağmen, Batılı ülkeleri gerilimi artırmakla suçlayan Rus liderlerin söylemlerini gündeme taşıma çabasından ibaret. Bunun son örneğini de birkaç gün önce gördük.    Putin, sırf Alman Şansölye Scholz’un, Avrupa’nın Yugoslavya’ya müdahalesinin gerekçesini soykırım tehlikesi olarak açıklamasına cevap vermiş olmak için “Donbass’da yaşananlar da soykırım” deyince, Rusya menşeili bot ve trol hesaplar da bu gündemle yeni içerikler üretip yaymaya başladılar. Ertesi gün, Donbass’da bulunduğu iddia edilen ve, “faili Ukrayna olan toplu mezarlar” gündeme getirildi ve sosyal medyada yayıldı.      2014 yılındaki sosyal medya mecraları Twitter ve Facebook’a ek olarak 2022’nin dünyasında milyarlarca kullanıcısı olan Tiktok ve Instagram’daki spam hesaplar da bu gündemi daha da canlı tutmak için mücadele ediyor. Fakat, 2014 yılında trollere ihale edilen “savaş çıkmayacak, askeri yığınak yok” şeklindeki açıklamalar, bu kez direkt olarak birince elden, 8 yıl önce Kırım’I işgal etmemiş gibi, Ukrayna sınırına 150 bin asker ve ağır silah yığmamış gibi, Rusya’nın liderlerinden duyuyoruz: “Sınıra asker yığdık ama işgal niyetimiz yok”        Fakat, 2014 yılına oranla sosyal medya platformlarının çeşitliliği ve kullanıcı sayısının fazlalığı trol ve spam hesaplarının dezenformasyon eğilimini boşa çıkaracak seviyede bilgi akışı sağlıyor. Bu gerçeğin farkına varılmış olacak ki “algının merkezileştirilmesi ihtiyacında” troller “belirleyicilik” görevinden alınarak, “destekleyici” konumuna kaydırılmış durumda. Öte yandan, pek de şaşırtıcı olmayacak şekilde, CNN International’da yer alan bir habere göre de Rusça yayın yapan 5 büyük medya şirketinin yöneticilerinin Rus istihbaratı ile ortaklaşa çalıştığı bilgisi yer aldı. Rusya ve aynı sınıftaki ülkeleri düşündüğümüzde bunun sıradan bir gerçeklik olduğunu kabul pek de zor olmasa gerek.    Ukrayna’ya egemen bir devlet muamelesi yapmayan medyadaki enformasyon kirliliği konusunda sadece Rusya’yı suçlaması da çok adil değil. Ama gerçekleşmesi durumunda dünyanın geleceğini önemli ölçüde etkileyecek olan bir savaşta -“işgal” mi demeliydim- özne olmaya can atan ülke de bu kadar eleştiri ve ithamı da kaldırmalıdır.     ABD ve Avrupa medyasının da pek çok açıdan eleştirilmesi mümkündür fakat burada referans alabileceğimiz nokta şu olmalıdır: Günümüzde ABD’de ve Avrupa’da, söz konusu ülkelerin Rusya politikasını sert bir şekilde eleştiren medya organları, gazeteciler ve siyasetçiler vardır ve bunların sesleri ne kadar gür çıkarsa çıksın kendilerini baskı veya tehlike altında hissetmeleri gibi bir durumu neredeyse yok de ve susturulmaya çalışılmıyorlar. Şayet Rusya ve aynı sınıftaki ülkelerde de farklı seslerin yükselmesine şans verilseydi, bugün batı medyası bu savaş/işgal haberlerini Polonya ve Ukrayna’da değil de Ukrayna sınırının Rusya tarafından takip ediyor olur, “Rusya’nın 150 bin asker yığarak Ukrayna’ya savaş aşmaya niyetinin olmadığını” olayın merkezinden aktarabilirlerdi.

işgal savaş abd ukrayna rusya avrupa nato fatih artun