E. Korgeneral Altay Tokat yazdı: Türk'ün şanlı kuvvetleri Kıbrıs'a çıkarken Emperyalistler "Bunu nasıl yaptılar" diyerek paniklemişlerdi

TAKİP ET

Kıbrıs Barış Harekatı'nda Kolordu Plan Harekat Subayı olarak görev yapan Emekli Korgeneral Altay Tokat, harekatın detaylarını AYKIRI için yazdı. Tokat, "Türk'ün şanlı kuvvetleri Kıbrıs'a çıkarken Emperyalistler 'Bunu nasıl yaptılar' diyerek paniklemişlerdi" dedi. İşte Altay Tokat'ın yazısı...

ALTAY TOKAT / ANALİZ

KIBRIS BARIŞ HAREKATININ 47 NCİ YILI KUTLU OLSUN !
1974 Kıbrıs Barış Harekatı, bütün  dünyanın hayranlık ve gıpta ile değerlendirdiği, uluslar arası arenada saygınlığımızı daha da yükselttiği ve Türk tarihini zenginleştiren birleşik yani üç kuvvetin ustaca kullanıldığı büyük bir zaferdir.

Bütün şehit ve gazi mehmetçikleri ve mücahitleri şükran ve minnetle anıyor, ABD ve AB'ye rağmen savaş kararını veren yöneticileride unutmuyoruz.

KIBRIS ADASININ JEOPOLİTİK ÖNEMİ
Ada; Doğu Akdeniz'de güvenlik ve dengenin sağlanmasında stratejik bir konuma sahiptir. Ayrıca,Türkiye nin güney güvenliği, Akdeniz'de hak ve menfaatlerinin korunması, Ortadoğu bölgesi ve Süveyş Kanalı'nın kontrolündeki rolü ve tarihi gerçekler Kıbrıs'ı Türkiye açısından vazgeçilmez kılmaktadır.

Ada; Türkiye'ye 65 kilometre, Yunanistan'a 274 kilometre uzaklıktadır.

KISACA TARİHİ
Kıbrıs, 1571'de Osmanlı ordusu tarafından Venedikliler'den ele geçirildi.

Kıbrıs'ın önemi nedeniyle Papa'nın gayret ve teşviki  sonunda çok sayıda devletin katılımıyla bir Hristiyan Donanması teşkil edildi ve İnebahtı da konuşlanmış Osmanlı Donanmasına baskın düzenleyerek ağır kayıplar verdirildi.

Sadrazam Sokullu, Venedik Elçisine "Biz Kıbrıs'ı alarak sizin kolunuzu kestik, siz donanmamızı yakarak sakalımızı kestiniz. Sakal daha gür olarak çıkar ama kırılan kolu yerine getiremezsiniz" dedi.

Ama, Osmanlı Donanması bir daha eski gücüne kavuşamadı.

KIBRIS'IN İNGİLTERE'YE GEÇİCİ OLARAK VERİLMESİ
Padişah 2. Abdülhamit döneminde 1876-77 yani 93 Harbi'nde, Rus ordusu, doğuda Erzurum, batıda Yeşilköy'e kadar ilerledi. Bunun üzerine, İngiltere'den  yardım ve destek istendi.

İngilizler, "Bir üs gerekir" deyince Kıbrıs, İngiltere'ye geçici olarak verildi. 1. Dünya
Savaşında Osmanlı Devleti yenilince İngiltere Kıbrıs'ı ilhak etti. Böylece, İngiltere'nin dominyonu oldu.

İngiltere'nin Kıbrıs'ı ilhakı Lozan'da da tanındı. 

2. Dünya Savaşı sonunda Yunanistan, Kıbrıs'ın kendisine verilmesini istedi. Ama İngiltere kabul etmedi. 

EOKA DÖNEMİ
Bunun üzerine Yunanistan, İngiltere'ye karşı Enosis yani adanın Yunanistan'a ilhakını amaçlayan mücadele başlattı.

Bu kapsamda Yunanistan'ın yardım ve desteği sayesinde 1951'den itibaren gönüllü Rumlar, Yunanistan'a gönderilerek eğitildiler. Bunlardan 1 Nisan 1955'de adada EOKA silahlı örgütü kuruldu. Böylece silahlı mücadeleye ağırlık verilmeye başlandı.

EOKA'nın amacı; Kıbrıs'ta İngilizlere karşı tahrip ve sabotajlar düzenleyerek İngilizleri yıpratmak, bıktırmak yöntemiyle İngiliz yönetime son vermek ve adanın Yunanistan'a bağlanmasını sağlamaktır.

EOKA'nın kurucu lideri Grivas, 1922'de İzmir'de denize dökülen Yunan ordusunda görev yapmıştır.

Günümüzde Kıbrıs Rum Yönetimi, EOKA'nın mücadelesini ulusal kurtuluş savaşı olarak tanımlamakta ve EOKA mensuplarını özgürlük savaşçısı olarak kabul etmektedir.

EOKA'nın kuruluş tarihi tatildir ve bayram olarak kutlanmaktadır. Bunun anlamı, Enosis'ten vazgeçilmeyeceğidir.

TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI (TMT)
Rumların EOKA örgütüne karşılık olarak Kıbrıslı Türkler ise 1956'da VOLKAN'ı kurdu. Ama istenen güce ulaştırılamayınca Türkiye'den destek istendi.

Bunun üzerine Türkiye TM'nin yani Türk Mücahit Teşkilatı'nın kurulmasını kabul etti. İlk etapta Yarbay Rıza Vuruşkan komutasında 4 subay  1 Ağustos 1958 gecesi Kıbrıs'a çıktılar.

Böylece TMT kuruldu. Daha sonra personel takviyesi artırıldı.

TMTnin amacı; Rum saldırılarına karşı Türkleri korumak ve Enosise karşı taksimi savunmaktır. Sloganı ise "Ya Taksim, Ya Ölüm"dür.

TMT mensubuna Mücahit, TMTnin komutanına Bayraktar, bölgelere Sancak, komutanlarına Sancaktar denir.

TMT, Kıbrıs Barış Harekatı'nda üstün kahramanlıklar gösterdi.

1976'da reorganizasyona tabi tutularak, Kıbrıs Türk Güvenlik Komutanlığı adı altında Kıbrıs'taki Kolordu Komutanlığına bağlandı.

KIBRIS CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞU
Adada silahlı çatışmalar, saldırı ve cinayetler yoğunlaşınca İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ı toplantıya çağırdı.

Yapılan müzakereler sonunda; 11 Şubat 1959'da  Zürih Antlaşması, 19 Şubat 1959'da Londra Antlaşması imzalandı.

Bu antlaşmaların gereği olarak 16 Ağustos 1960'da Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildi.

Anayasada Ağratur ve Dikelya üsleri İngiltere ye bırakıldı, devlet dairelerinde Türklere yüzde 30 kontenjan tanındı. Cumhurbaşkanı Rum, yardımcısı Türk oldu ve veto hakkı tanındı.

Yunanistan 950, Türkiye 650 personelden oluşan iki alayla  Lefkoşa'da konuşlandı.

-Zürih ve Londra'da müzakereler devam ederken Rum lideri Makarios kendi delegasyonu ile her gün bir kaç kez görüşüyormuş. Her defasında "Her türlü tavizi verin ama Türkiye'den bir askeri birliğin adada konuşlanmasına izin vermeyin"  talimatını tekrarlarmış.

Bir ara Makarios'un yakınında çalışanlardan birisi Makarios'a, "Niçin bu konuda çok ısrarlı davranıyor ve hassasiyet gösteriyorsunuz" deyince,  Makarios "Türk askeri adaya gelirse bir daha çıkmaz" diye cevap vermiş.

İmzalanan antlaşmalara rağmen Yunanlılar ve Rumlar Enosis'den vazgeçmediler ve Enosis'e yönelik faaliyetlerini sürdürdüler.

Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Makarios, yardımcısı Fazıl Küçük oldu. Makarios, sinsice Enosis yönünde Anayasa ve kanunlarda değişiklikler yapmak istiyordu ama Fazıl Küçük veto yetkisini kullanarak Makarios'a fırsat tanımıyordu.

Buna rağmenvMakarios, bu Anayasa ile devlet yönetiminin mümkün olmadığını açıkladı ve  13 Kasım 1963 de Anayasa'nın 13 maddesinin değiştirilmesini kapsayan  bir teklifte bulundu.

Böylece, Enosis'in yolu açılmış olacaktı. Türk tarafı, bu değişiklikleri şiddetle reddetti.  Çünkü, Türklerin hak ve yetkileri kısıtlanıyordu.

Rumlar, Enosis'de ısrarlı oldukları için gerekirse Türklere karşı güç kullanarak  Anayasa değişiklerini zorla kabul ettirmeyi amaçlayan Akritas kodlu planlarını devreye soktular.

Akritas Planı'nın hedefi; Enosistir. Türkler Anayasa değişikliklerini kabul etmezlerse yani veto kullanırlarsa Türklere karşı Kıbrıs çapında katliama  varan silahlı saldırılar ile Türkleri saf dışı bırakmaktır.

Plan gereği,21 Aralık 1963'de iki Türk'ün öldürülmesiyle toplumlar arası çatışmalar başlatıldı.

Lefkoşa'daki Rum saldırılarında Kıbrıs Türk Kuvvetler Alayı'nda (KTKA) görevli doktor subayın Kumsal semtindeki evi basıldı ve eşi ile iki çocuğu katledildi. Bu sırada  Alay alarmda olduğundan Doktor Subay görevinin başında bulunuyordu.

Rumların saldırılarında Yunanistan'dan gizlice adaya sokulan askerde sivil olarak görev alıyorlardı. Rum saldırıları durmayınca KTKA'ı kışlasından çıkarak Lefkoşa bölgesinde Türklerin yoğun olduğu kritik kesimlerde mevzilendi.

Türk savaş uçakları alçaktan uçuşlar yapmaya başladı. Erenköy'deki Türkleri  imhadan kurtarmak için hava desteğinde bulunan uçaklarımızda biri düşürüldü. Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel şehit oldu.

Kanlı Noel denilen Rum saldırısı sonrasında BM Güvenlik Konseyi devreye girdi ve Kıbrıs'a 6 Mart 1964'de Barış Gücü gönderdi.

Barış gücünün görevi; Çatışmaları durdurmak, anlaşmazlıklarda ara buluculuk yapmak ve düzenin devamını sağlamaktı.

Böylece, ateşkes sağlandı. Türkler, Lefkoşa'nın Boğaz arasında kalan bölgede yerleşti. Güvenlikleri KTKA ve Mücahitler tarafından sağlanmaktaydı. Ayrıca, adanın değişik yerlerinde örneğin, Magusa, Lefke, Limasol, Mehmetçik gibi küçük kantonel bir yapılanma oluştu.

Zor şartlara rağmen Türklerin direnişleri Rumların Enosis hayallerini bozdu.

Bu arada, 5 Haziran 1964'de ABD Başkanı, Rum tarafını tutan ve Türkiye'yi uyaran bir mektup gönderdi ama Türkiye bu mektubu ciddiye almadı ve Kıbrıs politikasını değiştirmedi. 

Rumlar ve Yunanlılar, Enosis politikalarından vazgeçmediler. Türklere yönelik şiddet hareketlerini yoğunlaştırırken 15 Temmuz 1974'de Samson yönetiminde Zürih ve Londra Antlaşmalarını çiğneyerek darbe gerçekleştirildi ve Makarios adayı terk etti.

Yunanistan, darbe sonunda oluşturulacak Meclis ve hükümetin Enosis'i ilan etmesini planlanmıştı.

Bu sırada Yunanistan'da Askeri Hükümet vardı. Enosis'in ilan edilmesi halinde Yunanistan ve Askeri Yönetim büyük bir prestij kazanmış olacaktı ama hesapları tutmadı.

Yunanistan'ın "Türkiye garantörlük hakkını kullanamaz" faraziyesine dayanak hareket etmesi bana göre Türklere büyük bir fırsat yaratmıştır.

KIBRIS  BARIŞ  HAREKATI - 1974
Yunanistan'ın yardım ve desteği ile adada gerçekleştirilen 15 Temmuz 1974 darbesi   başarılı oldu ve Kıbrıs'ta bir Yunan Devleti kurduklarını açıkladılar. Böylece Zürih ve Londra Antlaşmaları çiğneniyor ve Türkiye'nin de garantörlük hakkını kullanması kaçınılmaz oluyordu.

Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti, İngiltere ve Yunanistan'ı toplantıya davet etti .

Müzakerelerde derhal adaya birlikte askeri müdahale edilerek garantörlük görevinin yerine getirilmesini teklif etti ama mutabakat sağlanamadı.

Bunun üzerine, Türkiye, tek başına garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 sabahından itibaren Kıbrıs Barış Harekatını başlattı.

Harekat; 1. ve 2. harekat olmak üzere iki safhada uygulandı ve kesin zaferle sonuçlandırıldı.

Birinci Harekat 20-22 Temmuz, İkinci Harekat 14-16 Ağustos 1974 tarihlerinde gerçekleştirildi.

Her iki harekat, son gün saat 17.00'da BMGK'nin aldığı ateşkes kararı ile durduruldu.

Aksi takdirde, Kıbrıs'ın tamamının işgali askeri açıdan sorun olmazdı.

1. harekatın komuta merkezi Adana'da idi ve Komutanı 2. Ordu Komutanı Org. Suat Aktulga'ydı. 2. harekatta komuta merkezi Kıbrıs'a taşındı ve Boğaz denilen kesimde faaliyetini sürdürdü, Komutanı 6. Kolordu Komutanı Korg. Nurettin Ersin idi.

Ben Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle önce Adana'da, 2. harekatta Kıbrıs'ta Kolordu Plan Harekat Subayı olarak görev yaptım. İki harekatın yapıldığı tarihlerde  Kıbrıs'ta görev yapanlara 'Gazi' ünvanı verilmiştir.

1. ve 2. harekatın toplam süresi 6 gündür. 1. harekat 20 temmuz sabahı Girne'nin doğusundaki kayalık ve dik yamaçlı Pladini kıyısına Amfibi Harekat yani çıkarma ve  bununla koordineli şekilde Girne Boğazı'nın güneyine yani Gönyeli-Hamit Köy-Hala Mandıra bölgesine paraşütlerle Hava indirme ve helikopterle Uçar Birlik Harekatı düzenlendi.

Şiddetli çatışmalar ve kritik anlar yaşandı. Çıkarma ve havadan gelen birlikler birleşmeyi gerçekleştirince inisiyatif  tamamen ele geçirildi ve Rumlar ise paniklediler, güneye kaçma zorunda kaldılar.

BMGK devreye girdi ve ateşkes kararı alınca 1. harekat  durduruldu.

Bununla beraber, ele geçirilen bölge Türk Kuvvetlerinin yerleşmesi ve tertiplenmesi açısından çok dardı ve risk oluşturuyordu. Bu nedenle, bölgenin genişletilmesini istedik. Yapılan görüşmelerden sonuç alınamayınca 14 Ağustos sabahı 2. harekat doğu ve batı istikametlerinde başlatıldı.

Yine BMGK 16 Ağustos'ta saat 5'de ateşkes kararı alınca bizde harekatı durdurduk ama bugünkü sınırları ele geçirdik.

Birliklerimiz, Gazi Magusa'yı ele geçirdiklerini rapor ettikleri halde Rum Televizyonu "Türkleri Magusa önlerinde bozguna uğrattık" anlamında ısrarla anonslarını sürdürüyordu. Bizde gülerek ve alay ederek Rum televizyonunu izlemiştik. Savaşta bu tür dezenformasyon amaçlı haberlere çok karşılaşılır.

1. harekatla koordineli olarak düşmanı yanıltmak, aldatmak için bir grup gemiyle Magosa açıklarına ulaşarak bir aldatma harekatı düzenlenmişti. Girne bölgesine yapılan asli çıkarmanın Girne doğusundaki kumsal ve çıkarmaya daha uygun olan plaj bölgesine yapılmayıp Girne batısındaki dik yamaçlı, kayalık ve dar Pladini Plajına yapılmış olması ile baskın sağlanmıştır.

Daha sonra Girne doğusundaki plajların tahkim edildiği ve mayınlandığı görülmüştür.

Askeri Harekat kesin zaferle tamamlandığında Kıbrıs'ın yüzde 37'si ele geçirildi. 160 binden fazla Rum güneye geçti, güneyden 65 bin civarında Türk kuzeye geldi. Adanın ekonomik kaynaklarının yüzde  70 kadarı Türk tarafında kaldı.

Askeri harekatı zaferle tamamladık ama ekonomik açıdan zaferimizi taçlandıramadık.

Harekat sona erince ekonomik kalkınmanın sağlanması amacıyla adaya sivillerden oluşan  bir uzman heyet geldi. Ziraat Bankası açıldı, bir şirket kuruldu, işletme sermayesi verildi ama başarılı olmadılar ve sermaye de tüketilince uzmanlar Türkiye'ye döndürüldüler.

Bu gün ekonomik başarısızlığın sıkıntısı devam etmektedir.

Yunanistan'da benzer ekonomik girişimde bulundu başarı sağladı. Bundan dolayı Güney Kıbrıs daha zengin konumdadır.

FAZIL KÜÇÜK VE RAUF DENKTAŞ'IN ÖNERİSİ KABUL GÖRMEDİ
Harekat sonunda, bu iki kahraman lider ve mücahit, "Yunanlılar ve Rumları yakından tanırız. Enosis'ten kesinlikle vazgeçmezler. Bu tehlikeye göre yapılanmamız gerekir. Bunun için harekata katılan personelden isteyenlere bir ev, bir araba ve bir miktar toprak verelim. Burada ikamet etsinler. Rumlardan yeteri kadar ev, araç ve toprak kaldı. Böyle yaparsak harekata katılanların çocukları ileride olası Rum saldırı ve entrikalarına karşı canları pahasına karşı koyarlar. Mücahitlerle silah arkadaşlıkları olduklarından kolayca kaynaşırlar ve bütünleşirler" anlamın da bir teklifte bulundular.

"Bunlar için savaştılar" denilerek kabul edilmedi. Bende ayn şekilde düşünmüştüm ama zamanla yanlış yapıldığını gördük. Adaya nüfus açığını kapatmak üzere Türkiye'den göçmen getirildi ama hala bazı sorunlar devam ediyor diyebiliriz.

Kıbrıs Barış Harekatı'nın zaferle sonuçlanmasından hemen sonra yani 1 Ekim 1974'de Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi kuruldu. Otonom Türk Yönetimi Meclisi,13 Şubat 1975'de Kıbrıs Türk Federe Devletini (KTFD) ilan etti. KTFD Meclisi'de 15 Kasım 1983'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) ilan etti.

Birleşmiş Milletler gözetiminde Kıbrıs Müzakereleri sürdürülmektedir. Yunanistan'ın sinsice siyasal yollardan Enosisi gerçekleştirmeye çalıştığının bilinciyle hareket etmeliyiz ve eşit iki
devlet ve garantörlük hakkımızın korunmasından en ufak ödün vermemeliyiz. Çünkü, durumun üstünlüğü ve inisiyatifi  bizdedir.

RAUF DENKDAŞ'IN LİDERLİĞİNİN KANITI BİR ÖYKÜ!
Eylül 1974 sonlarıydı. Dikoma-Ortaköy yolu üzerinde eğitim amaçlı bir tatbikat düzenlenmişti. Tatbikatı denetlemek ve izlemek için Kolordu Komutanı ile beraber bende bölgeye gittim.

Bir ara, Flaması olan bir araçın Dikoma istikametinden yaklaştığını gördük. Bize epeyce  uzakta otomobil durdu ve içinden Rauf Denkdaş indi. Uzak mesafeden yüksek sesle ve Kolordu Komutanına arazideki komando askerlerini göstererek, "Komutanım Paşam Rumların bu Mehmetçiklerin karşısında kaçmaktan başka  bir çareleri olabilir mi?" deyince
askerlere mesaj vermek morallerini ve motivasyonlarını artırmak amacıyla Mehmetçiklerin duymaları için uzak mesafeden Kolordu Komutanına bağırarak konuştuğunu anladım..

Daha sonra Kolordu Komutanının yanına geldiler ve epeyce konuştuktan sonra ayrıldılar.

Askerlerin aralarında bu olayı birbirlerine övünç duyarak anlattıklarını duyduk.

GURKA ASKERLERİ İLE BİR ANI!
İngilizler; Ağratur ve Dikelya üslerinin güvenliği için Hindistan ve Malezya'dan asker getirdiler. Bunlara Gurka deniliyordu. Basın ve kamuoyunda yoğun sansasyonel haberler ve fotoğrafları yayınlanıyordu.

Asker üniformalarında geniş kenarlı şapkaları dikkat çekiyordu. Bende haberlerden etkilendim ve Gurkaları görmek için Dikelya üssü girişinde keşif birliğimiz vardı. Harekat tamamlanınca oraya gittim.

Birlik Komutanına, Gurkaları sordum ve görmek istediğimi söyledim.

Bir süre sonra Malezyalı bir Gurka askerini getirdiler. Kısa boylu, zayıf, ürker ve tedirgin bir vaziyette birisiydi. İçimden Mehmetçikle Gurkayı mukayese ettim ve  Mehmetçiğin çok etkin ve savaşcı bir asker olduğunu bir kez daha yaşadım. Propaganda ile abartılan Gurkayı
burada yakından tanımış oldum. ALTAY TOKAT KİMDİR?
Altay Tokat 1999'da korgeneral rütbesiyle emekli oldu. Aynı zamanda Kıbrıs Gazisi olan Tokat ve OHAL döneminde Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanı ve Jandarma Asayiş Komutanı olarak görev yaptı. PKK ile mücadele etti. TSK'nın en büyük dış operasyonlarından biri olan Çekiç Harekatı'nı yönetti. Kara Kuvvetleri iç güvenlik doktrinini yazdı.

Tokat, başarılarından dolayı beş madalya ile ödüllendirildi.

kıbrıs altay tokat kıbrıs barış harekatı kktc