E. Korgeneral Altay Tokat yazdı: Laik Cumhuriyetimizin kıymetini hâlâ anlayamadık mı?

TAKİP ET

Emekli Korgeneral Altay Tokat, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik yapısı ve köy enstitüleri konusunu AYKIRI'ya değerlendirdi. Tokat, "Türkiye Cumhuriyeti ile Türk tarihinde ilk kez egemenlik kayıtsız, şartsız milletin olmuştur. Bunun kıymetini bilmeliyiz" dedi. İşte Altay Tokat'ın yazısı...

ALTAY TOKAT / ANALİZ

Birinci Dünya Savaşında yenilen Osmanlı İmparatorluğu, başkent İstanbul'un işgal edilmesi üzerine 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmış ve tarihe gömülüp gitmiştir.

Bu hazin ve işgal koşullarına rağmen Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı'nı başlatmışlar ve büyük bir zafer kazanarak 24 Temmuz 1923'de işgalci devletlerle Lozan Barış Antlaşması imzalamışlardır. Böylece, bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusunu almışlar ve 29 Ekim 1923'de Türkiye Cumhuriyetini ilan etmişlerdir. Kısaca, yedi
düvele karşı bir mucize gerçekleştirilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Göktürk devletinden sonra Türk adının verildiği ikinci devlettir. Bu bile başlı başına büyük bir devrimdir.

Tarihte 17 Türk devleti ya da imparatorluğu kurulmuştur. Bu devletlere, devleti kuranın adı verilmiştir. Örneğin; Timur, Gazneli, Selçuklu, Osmanlı İmparatorlukları gibi...

Türkiye Cumhuriyeti'nden önceki Türk devletleri; ya oligarşi ya monarşi ya da teokrasi yani dine dayalı rejimlerle yönetilmişlerdir. Bu rejimlerde egemenlik hiç bir zaman millette değil ya tek adama veya bir aileye aittir. Halk, onların kulu olarak görülür.

Halbuki dinimize göre inananlar Yüce Allah'ın kuludur.

Türkiye Cumhuriyeti ile Türk tarihinde ilk kez egemenlik kayıtsız, şartsız
milletin olmuştur. Bunun kıymetini bilmeliyiz.

Lozan Antlaşmasında üç konu çözümlenemedi. Bunlar; Hatay Sorunu, Boğazlar sorunu ve Musul sorunudur. Atatürk ve kadrosu Hatay'ı ilhak ederek, Boğazları Montrö Sözleşmesi ile sonuçlandırdı ama Musul meselesine ömrü yetmedi.

Tarihi bilenler geleceğe yönelik kararları daha doğru verirler. Atatürk ve mücadele arkadaşları; Çağdaşlaşma yolunun bilim ve demokrasiden geçtiği bilinciyle birçok devrim gerçekleştirmişlerdir.

Bu kapsamda; demokrasinin ve çağdaşlaşmanın önünde engel gördüğü Halifeliği kaldırarak, tekke ve zaviyeleri kapatarak tarikat ya da şeriat sistemine son vermiştir. Böylece laiklik ilkesi hayata geçirilmiştir.

Toprak Reformu Kanunu çıkarılmış ama Orta Çağ kalıntısı feodal yapılanmaya yani toprak ağalığının kaldırılmasına ömrü yetmemiştir.

Daha sonra Devleti yöneten siyasiler ise bu Kanunu hayata geçirmemişlerdir. Dolayısıyla demokrasi sözde kalmıştır. Laiklik karşıtlığı hortlamıştır.

KÖY ENSTİTÜLERİ
Köylerin kalkındırılmasını amaçlayan Köy Enstitüleri projesini başlatmış ve 1940'da kanunu kabul edilerek uygulamaya geçilmiştir. Meclis oylamasında; Celal Bayar, Adnan Menderes, Kazım Karabekir ve Yahya Kemal Beyatlı ret oyu kullanmışlardır.

Enstitülerde, Köylere öğretmen yetiştirmenin yanında öğrencilere tarım ve hayvancılık konuları öğretiliyor,en az bir saz çalmak ve klasik kitaplardan yılda en az 25 kitap okumak gibi faydalı faaliyetler de bulunuyordu.

Enstitüden yetişen köy öğretmenleri atandıkları köy halkını uyandırdıkları, bilgi ve becerilerini artırınca toprak ağaları bu olayı kendileri açısından tehlike gördüler.

Dönemin en büyük toprak ağası Kinyas Kartal'ın Van'daki 5 köyüne Enstitüden mezun olan öğretmenler atanmış. Bir süre sonra bu köylülerin, ağaya itaat ve bağlılıklarında bozulma olduğu gözlemlenmiştir.

Bunu tehlike sayan Kinyas Kartal diğer toprak ağaları uyarır ve mücadele için yetki alır.

Bunun üzerine Kinyas Ağa, 1950 seçimlerinden önce Adnan Menderes ile görüşür. Bütün toprak ağalarının, Köy Enstitülerinin kapatılması koşuluyla Demokrat Partiyi destekleyecekleri konusunda anlaşırlar.

1950 genel seçimini Demokrat Parti kazanır ve Adnan Menderes Başbakan olur ve 1952'de Köy Enstitüleri kanunla kapatılmıştır. Bu anlayış ve pazarlık, demokrasiye geçilirken büyük sorunların doğmasına vesile olmuştur. Böyle bir düzenleme demokrasi ile bağdışır mı?

Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla köylülerin tarım ve hayvancılık konularında eğitimlerine katkı sağlayan öğretmenlerden mahrum bırakılmıştır, buna bağlı olarak üretimleri giderek azalmış ve saman,et, buğday, tohum vesaire ithal eden bir ülke durumuna düşülmüştür.

Halbuki, kalkınmış zengin ülkeleri incelediğimizde tarım ve hayvancılıktan kazandıkları sermayeyi kullanarak sanayileşmişlerdir. Biz borç alarak sanayileşmeye çalışıyoruz. Buna
kısır döngü denir.

Lozan'da çözümlenemeyen Musul meselesini hala çözümleyemiyoruz.

Irak'ın kuzeyinde da 2.5 milyon Türkmen yaşamaktadır ama ikinci sınıf toplum konumundalar. Irak Anayasası, Arapları ve Kürtleri asli unsur olarak tanımlar.

Irak'daki Türkmen varlığı, Kıbrıs Türkleri gibi bize büyük avantaj sağlamaktadır. Ama faydalanmasını bilmiyoruz.

Ecevit, Koalisyon Hükümeti döneminde bu fırsatı aktive etmek amacıyla Kıbrıs'ta Türk Mukavemet Teşkilatının (TMT)  benzerinin kurulmasını örnek göstererek Genelkurmayı görevlendirmiş ve bu hizmette kullanılmak üzere 25 milyon dolar civarında kaynak sağlamıştır.

Buna rağmen, ABD'nin Irak işgali sırasında ve IŞİD'in Türkmenlere saldırısında Türkmenlere bir piyade tüfeği bile verilmediği ortaya çıkmıştır.

Böylece, milli bir dava savsaklanmıştır. Bu konu basına yansıdığı halde araştırma bile yapılmamıştır. Bu talihsiz ve aşağılık olay KIRMIZI SİYAH adlı kitabımda belgeleriyle ve detaylı şekilde açıklanmıştır.

SEÇİM KANUNU
Seçim Kanunu yeniden ele alarak JAKOBEN yani tepeden inme sistemi kaldırmalıyız. Halk, tepeden gösterilen adaylar yerine istediğini Milletvekili olarak seçemediği sürece Meclis'in kalitesi yükselmez ve Milletvekillerinin, vatandaş yerine parti merkezlerine bağlılığı
önlenemez. Böyle olunca da parti içi demokrasi olmaz, dolasıyla demoraksi sözde kalır.

Bu olumsuzluğa tarikatları ve toprak ağalarınıda katarsak demokrasinin kurulması ve işletilmesi mümkün olamaz.

Siyasiler; başarısızlıklarını askeri darbe yasalarını ve askeri vesayet sloganlarını bahane göstermeleri sonunda rejim tek adam dönüşmüş tarikatların vesayetine girmiştir.

Böylece dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmadık m? Siyaset; Vizyon, erdem, strateji,jeostrateji ve jeopolitik konularına dayandırılarak yapılmalıdır.

Anadolu ya sahip olan devletlerin imparatorluklar kurabilecek imkanlara kavuştuğunu tarihi incelediğimizde görüyoruz. Bunu kullanalım ve faydalanalım. Anayasamızdaki Cumhuriyetin niteliklerini oluşturan laik,demokratik,sosyal ve hukuk devletine sahiplenelim. Böylece bölgesinde oyun kuran zengin, saygın ve etkin uygar devlet konumuna süratle ulaşabilecegimiz kanısı taşıyorum.

ALTAY TOKAT KİMDİR?
Altay Tokat 1999'da korgeneral rütbesiyle emekli oldu. Aynı zamanda Kıbrıs Gazisi olan Tokat ve OHAL döneminde Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanı ve Jandarma Asayiş Komutanı olarak görev yaptı. PKK ile mücadele etti. TSK'nın en büyük dış operasyonlarından biri olan Çekiç Harekatı'nı yönetti. Kara Kuvvetleri iç güvenlik doktrinini yazdı.

Tokat, başarılarından dolayı beş madalya ile ödüllendirildi.

altay tokat laiklik cumhuriyet türkiye atatürk