Aykırı'nın anlamı, kuruluş amacı

TAKİP ET

Aykırı'nın kurucu kadrosunda yer alan editörümüz Gülcan Havva Eraslan, Aykırı'nın nasıl doğduğunu ve neden Aykırı'da olduğunu anlattı. Mankurtlaştırılmaya çalışan bir toplumda, tüm saldırılara rağmen ayakta kalanların daha da güçlenerek seslerini duyuracağını ifade eden Eraslan, Aykırı'yı böyle anlattı.

Aykırı...

Aykırı sözcüğü güncel sözlükte; alışılagelmiş şekle uymayan, mugayir, herkes tarafından kabul edilen kuralların dışında, muhalif, aksi, huysuz ve benzeri birçok açıklama ile karşımıza çıkmakta. Eski Türkçe kaynaklara baktığımızda aykırı sözcüğü, arķuķ madde başı ile Dîvânu Lugâti’t-Türk’te (DLT) yer alır. DLT’de arķuķ: “Söz dinlemez, dikbaşlı (harûn) adam ve iki duvar veya sütun arasına konan ağaç (denge sağlayıcı, dengede tutan, ayıran)” şeklinde kayda geçmiştir.

Kime, neye, neden “Aykırı”?
Hayatın, sistemin ve insanların tek tip hâle getirilmek istendiği, ortak aklın yerini “tek” el ve tekelleşmenin aldığı ülkemizde, Türk Milletinden taraf olarak halkın sesini duyurmaya, derdini anlatmaya çalışanlar çok büyük baskı altında. İşini çok kolay kaybedebiliyor, açlığa mahkûm edilebiliyorlar.

Fiyatı bazı merkezlerde birilerince belirlenmiş, ücreti düzenli ödenen troller vasıtasıyla, çok kolay itibar suikastine maruz kalıp, yazılarınız yargı eliyle görünmez hâle getiriliveriyor. Dayatılan kavram ve kalıpların dışına çıkar da bu yanlış derseniz, kırk katır ile kırk satır arasında epey bir mesai harcarsınız.

Bu mesaide de başarılı olur ve kaleminizin namusunu korursanız, sudan sebeplerle biraz da hapishanenin dört duvarı arasında mesai(!) yapmaya zorunlu olarak yollanırsınız. Üstelik bunun için suç işlemenize de gerek yok. Nasılsa size uygun bir suç, nevi şahsınıza münhasır denecek şekilde özenle üretilir.

Öyle ki daha siz savcılıktan tutuklama talebiyle hâkimliğe sevk edilmeden, tutuklanacağınızın haberlerini hâkim bile (!) “tek” el medyadan öğrenebilir. Bu da yetmezse kundaktaki bebeğinize sövülür, evinizin önünde sopalarla öldüresiye dövülürsünüz. Çok şükür(!) son dönemde hepsini bol bol ülkemizde görüyoruz.

Temel bir insan hakkı olarak düşünceyi açıklama ve haber alma hakkının çok sesli olması, gücü elinde bulunduran bir azınlık tarafından hiç istenmiyor. Çok sesliliği temsil eden “Aykırı” seslerimizin başına neler geldiğini günbegün evimizden akıl sağlığımızı korumaya çalışarak izliyoruz.

Tek elden tekel bilgi, haber ve düşüncelerle toplum şekillendiriliyor.

Millî bilincimiz yok edilerek mankurt olmamız isteniyor. Bu yolda Türk Milletinin sesi olduğu için ayrıkotu gibi görülen isimler, kurulmuş sistemin çarkları arasında acımasızca öğütülmeye çalışılıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin  kuruluşunun 100’üncü yılına, Cumhuriyete düşmanca tutum besleyerek yürüyenlerin önündeki en büyük engel; kontrol altına alınamayan medya, kaleminin namusunu erk sahibi iktidar ve kuklalarına satmayan gazeteciler ve her şartta mücâdeleden vazgeçmeyen gerçek aydınlardır.

Aykırılık tam da bu noktada başlıyor. İnandığımız hakikati erk sahiplerinin siyasi emellerine göre şekillendirmek değil, Türk Milletinin ve Türkiye’mizin âlî menfaatinden yana haykırmak için çıkılan yolun adı, Aykırı. Bu yolda Türkiye’mizin birliği ve bütünlüğü her şeyden önde gelmektedir.

Talan ve yolsuzluk düzeninde Türk Milletinin geleceğine ipotek konulmasına, varlıklarımızın peşkeş çekilmesine en yüksek perdeden itiraz edilecek ilk adreslerden biri olma azim ve kararı var.

Yönetimde kurumlaştırılan nepotizme karşı durmak, bilgisi, emeği gasp edilip mağdur edilen liyakatin sesi olmak var.

Türkiye’ye, onun kurucusu Atatürk’ü yaylım ateşine tutar gibi saldıranlar karşısında, millî değerlerimizi tarihin gerçekliğinde “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür.” şekilde savunma iradesi var.

Beton tanrısı için kurutulan derelerin, dibinin bulunduğu, kumunun çalındığı göllerin, beton bloklar dikilen verimli tarım arazilerinin, imara açılmak için yakılan ormanların dili olmak var.

ABD, Rusya ve Çin gibi emperyal yapıların güdümünde, Türkiye’yi bölmek ve parçalamak isteyen haricî bedhahlardan daha çok, dâhili bedhahların algı yönetimini yapan, kalemini milletine karşı kullanan leşkerlere karşı, çelik gibi durma iradesi var.

Silahlar kadar kavramlar karmaşası ile işgal edilen zihinlerin, arınacağı pınar olmak var.

Bir kişiye, gruba veya zümreye toplumu yönlendirmek yerine, sadece haber alma ve bilgi edinme hürriyetini en doğru ve kasıttan uzak, olabildiğince hatasız şekilde sağlama çabası var.

Türk Milletinin iradesinin temsil edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 100’üncü yılını kutladığımız bu günlerde, milletin iradesi olarak Gençliğe Hitabe’deki “Birinci vazifemiz; Türk istiklâlini ve Cumhuriyetini, ilelebet korumak ve kollamak” arzusu var.

Aykırılık, hakikatin vazgeçemediği haslet
Aykırı düşünmek, aykırı olmak bölücülük ve kandan beslenmiyorsa toplumların ilerlemesindeki en faydalı yöntemlerden biridir.

Bilim, felsefe sanat ve teknoloji aykırı fikirlerin gelişip ifade edilebildiği ortamlarda yeşerir, gelişir.
Düzenin 'sus konuşma' dediği yerde; doğruları, gerçekleri, güzellikleri ödetilmek istenecek tüm bedelleri göze alarak haykırma iradesidir aykırılık.

Hile hurda ile elindeki tüm silahlarının alındığı yerde, yumruklarınla yeniden, hiç korkmadan yedi başlı iblisle mücâdeleye devam edebilmektir aykırılık. En zayıf ve çaresiz bıraktıklarını düşündükleri anda, Zümrüdüanka misali küllerinden doğmaktır aykırılık. Şahıslara, şahsına, şahsıma değil, milletin iradesine güvenip, milletin azim ve kararına inanarak sil baştan, her şeye yeniden başlama cesareti göstermektir aykırılık.

Aykırı olmak milletin ferasetine güvenmektir. Bu uğurda, çıkar ve bölücü odaklarının değil, yalnızca Türk Milletinin ferasetine güvenerek kararlılıkla yola çıkma “Aykırı”lığını gösterdiğine inandığım için bu sitenin kadrosu içinde yer aldım.

Galip Erdem’in şiarıyla “Belki inandıklarımın hepsini yazamayacağım ama inanmadıklarımı aslâ yazmayacağım.

Türk Milleti için “Aykırı” olmayı kendi adıma ulu önder Atatürk’ün talimatı ile ilke edindim. “ Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”  

aykırı aykırı sitesi aykırının amacı